Türk muhafazakarı en asil duygunun insanıdır evet ama bazı konularda enteresan tutumlar ve düşünceler sergileyebilir. Özellikle orta yaş üstü olanlarında, devrin ve toplumun sebep olduğu bazı yıkıcı etkileri görebilirsiniz. Bahsedeceğimiz "Türk muhafazakarı" tipi, neredeyse 5 vakit namazını camide kılan, dini vecibelerini yerine getiren ama bunları yerine getirirken fazlaca kulaktan dolma çalışan, hacca biraz geç giden, gayet saf ve gayet iyi niyetli, haliyle toplumumuzda cereyan etmiş ve halen etmekte olan yozlaştırıcı faaliyetlerden, az ya da çok nasibini almış, Anadolu'da yaşayan veya bir vesileyle İstanbul'a gelip, kenarda köşede hayata tutunmaya çalışan bir insandır. Tedbirsizdir de maalesef... önüne sunulanları tüketmeye hazırdır, muhafazakar diye geçindiği halde. Eğer bu evsafta birini kendinize aşık etmek ve hatta -neden olmasın- kızına talip olmak niyetindeyseniz, dikkat edeceğiniz hususları aşağıya yazıyoruz:
Piyasada dolaşan ne kadar sakallı cübbeli adam varsa dinden bahseden, hepsini alim evliya olarak bilin ve tanıtın. Hepsinin İslamiyet'in lehine çalıştığını, tasavvufta derin makamlara eriştiğini falan söyleyin ona.
Sakın, birçoğunun eski büyük tasavvuf alimlerinin mirasını yiyen, millete nafile ibadetleri yaptırıp, farzları ehemmiyetsiz gösteren, zikir adı altında çalgılı şarkılı "alem" yaptıran, din cahili birer tarikatçi olduklarını söylemeyin!
Filistin'de mücadele eden herkesin ne kadar şahane müslüman ve mücahid olduğunu anlatın. Sakın, El Fetih, Filistin Kurtuluş Örgütü ve El Aksa Şehitleri Tugayı gibi örgütlerin Marksist ve Solcu birer teşkilatlanma olduklarını ve sağa-sola terörist saldırılarda bulunup, masumların kanına girdiklerini anlatmayın. Hatta Deniz Gezmiş'in ve Yaser Arafat'ın aynı davaya gönül vermiş "silah arkadaşları" olduklarını söylemeyin. Bizdeki ve dünyadaki Solcuların, Filistin'le neden bu kadar yakından ilgilendiğinden bahsetmeyin, hele birçok Filistinlinin Osmanlı Devletinden hoşlanmadığından hiç bahis açmayın.
Aliya İzzetbegoviç'in ne kadar harika bir lider olduğunu, ülkesini "bilge bir kral" gibi yönettiğini, Avrupa'nın ortasında nasıl da adeta bir "İslam Devleti" kurmak yolunda olduğunu anlatın. Ondan birkaç aforizma patlatın.
Sakın, silahlanan ve meydan okuyan Sırpları ve onların çok bariz tehditlerini gördüğü halde, ordusu ve silahı olmayan bir devlet kurmaya çalıştığını, Batılılara çok fazla güvendiğini ve onların mutlaka yardım edeceğini düşündüğünü söylemeyin.
Hacca ve/veya umreye gittiğinde, orada gördüğü sakallı (top sakallı idareciler de dahil tabi) Suudileri ve bilhassa Kabe'de ve Mescid-i Nebevi'de namaz kıldıran Abdurrahman es-Sudeys ve Suud eş-Şureym gibilerin müthiş alimler olduklarını, Müslümanların önde gelenlerinden olduklarını anlatın ona.
Sakın bu Suudilerin, Sünni Müslümanların çoğuna, evliyanın kabirlerine tapan "müşrikler" gözüyle bakan Selefi Vahhabi tayfaya ait olduklarını söylemeyin.
Müthiş hitabeti olan ve yaldızlı sözler sarfeden "ahir zaman" allamelerinin meal, tefsir ve Kuran'daki Din, Kuran'ı Anlamak, Kuran Müslümanlığı adı altında neşrettiği kitapların her evde bulunması gerektiğinden ve faydalarından bahsedin.
Sakın, bunların büyük kısmının kendi kendine yetişmiş!, din kitabı satıcılığından geçinen ve milletin kafasını çelen birer felsefeci ve din hırsızı olduklarını söylemeyin.
çok matah bir şeymiş gibi pazarlanan resimli seccadeler |
Sakın, mukaddes yerlerin resimlerinin dahi üstlerine basmanın hürmetsizlik ve günah olacağını söylemeyin.
Cami ve mescidlerin ne kadar büyük ve süslü olursa o kadar makbul ve kıymetli olduğunu hatırlatın. Büyük, şaşalı, süslü ve bol yazılı camilerin övünmekten başka bir işe yaramadığını, sadesinin ve yeterli büyüklükte olanın makbul olduğu hiç anlatmayın.
Din ve Tasavvuf Müziği diye ihdas edilen müziğin ve icracılarının çok kıymetli ve numune insanlardan müteşekkil olduğunu anlatın.
Sakın, bu kitlenin kahir ekseriyetinin, diğer şarkıcılardan çok da farklı olmadıklarını ve kendisinin "günah" olarak bildiği şeyleri, bunların "gönül rahatlığı" ile işleyebildiğini hatırlatmayın.
Seyyid Kutup, Hasen el Benna gibi, 20. yüzyılda ortaya çıkmış bazı Mısırlı ve Ortadoğulu aktivistlerin, büyük birer mücahid ve din müdafii olduklarını hatta hayatlarını bu uğurda verdiklerini izah edin. Gerekirse birkaç afilli aforizma patlatın!
Sakın, bunların çoğunun fitneyi körükleyen din cahilleri olduklarını, kardeşler arası ve aile içi tefrikalara sebebiyet verdiklerini, binlerce gencin idamına ve daha fazlasının hapishanelerde çürümelerine yol açtıklarını ve "tefsir" adı altında kendi düşüncelerini "İslam" diye tanıtmak hevesinde olduklarını anlatmayın.
Çalgılı ilahiler yayınlayan ve bağıra-bağıra dua edip, ateşli vaazlar veren vaizlerin cirit attığı radyo ve televizyon istasyonlarının inanılmaz hizmet yaptığını ve gençlerin hidayetine vesile olduğunu söyleyin ona.
Sakın bunları, gençleri İslamiyet'ten soğutan ve korkutan, yol bilmez cahil tarikatçi vaizlerin "show" yaptığı ve zorla milletin kafasına bir şeyler sokmaya çalıştığı mekanlar olarak göstermeyin.
Bu etkili taktikler uygularsanız, Türk Muhafazakarını çok rahat bir şekilde elde edersiniz! Sayılan bütün maddeler tecrübe edilmiş ve efektif neticeler alınmıştır!
Bu kıyağı de kimse kimseye yapmaz bu zamanda ha, söyleyeyim!