Read more: http://www.bloggerdersleri.com/2012/06/blogger-meta-tag-ayarlari.html#ixzz3CwTYFEk2 şöyle garip bencileyin: Ekim 2018 Follow my blog with Bloglovin

8 Ekim 2018 Pazartesi

Atalarımıza Mâl Edilen Maksatlı Sözler, Uydurma Atasözleri ve Yanlış Anlaşılan Kalıplar

     "Atasözü" olarak bildiğimiz, yüzyılların birikimini, tecrübesini, bilgeliğini, adeta çok faydalı ve tesirli bir hap gibi birkaç kelimeye toplayan yol gösterici sözler, günlük hayatımızda, bilhassa daha yaşlı, deneyimi ziyade olanlar tarafından sıkça kullanılır. Daha genç ve tecrübesiz olanların ders alması hedeflenir genelde. Halihazırda yapılmış veya yapılması muhtemel olan hatalardan dönmek gayesi güdülürken, mümkün olan en az kelimeyle, en geniş mana verilmek istenir.

     Yine aynı bağlamda, genelde mecazi bir anlama işaret eden, çoğu zaman ilgi çekici söz öbeklerine de "deyim" denildiği malum.

     Her iki tanım da, toplumların ahlaki ve dini değerleri ile çok sıkı bir ilişki içerisindedir ve ait olduğu insanlar topluluğunun moral değerleri hakkında bilgi verir. Mesela, bizim gibi İslam dinini benimseyen milletlerde, hayatın her kademesini düzenleyen ve her alana işleyen dinin etkisi, atasözlerinde, deyimlerde gayet bariz olarak görülür. Daha da ötesi, bu veciz sözler Kur'an-ı Kerimden bir ayetin veya meşhur hadis kitaplarındaki herhangi bir hadisin, günlük olaylara olan teallükünden ibarettir çoğu zaman.

     Hal böyle iken, İslamiyeti yozlaştırma faaliyetlerinin hız kazandığı son 150-200 sene içerisinde, günümüzde de sıkça karşılaştığımız garip, tuhaf ve hatta aykırı bir takım sözler, "atasözü, deyim" kontenjanından kafamızı bulandırmaya çalışıyor. Birçoğu güdümlü olan sözler, hem dini hem de ahlaki bakımdan, esas ve geldiği yer belli olan temiz atasözlerimiz ile açık olarak çelişmektedir. Birçoğunun, diğer milletleri alenen aşağılayan "ırkçı" zihniyette olması, belirli bir maksada hizmet ettiğini açıkça gösteriyor. Sanki atalarımızdan pek hoşlanmayan bazı çevreler, hem toplumumuzun yozlaşması ve dini, milli bağların gevşemesi için, eğreti duran fakat ehil bir gözle bakmadıkça da anlaşılamayan, "çakma atasözleri" üretmiş ve piyasaya sürmüş.

     Deyim ve atasözü sınıfına giren söz öbeklerine bakıldığında, akılda kalıcı olması ve kolay kolay unutulmaması için, bazen gereğinden farklı "kalın", keskin, ağır ve hatta "kışkırtıcı" diyebileceğimiz kelimelerden seçildiğini görüyoruz. Dolayısıyla bu sözün ihtiva ettiği mana, sıklıkla o ağır ve keskin kelimelere takılıyor ve çoğu insan, sözün derinliğine inmek yerine, sözü oluşturan kelimelerin kullanımından hareketle, bu söz veya deyimin normal ahlaki değerlerden farklı hatta, "ahlaksız" ve yozlaştırıcı olduğu kanaatine varabiliyor.

     Tabi ki çok sayıda örnek var ancak burada, maksadını aşan olumsuz sözler, "çakma atasözleri" ve manası yanlış anlaşılan ifadeler için birkaç tane örnek vermek, yeterli olacaktır muhtemelen:


* Arabın derdi kırmızı pabuç: Arapları küçük düşürmek, daha doğrusu beyaz olan Arapları koyu renkli olarak tasvir edip, gösteriş ve şatafata düşkün olduklarını göstermeye çabalayan söz.

* Arap yağı bol buldu mu k..... başına sürermiş: Üstteki açıklamaya ek olarak, Arapları sonradan görme, müsrif, kıymet bilmez ve gayesiz yaşayan olarak tasvir etme gayretindeki söz. Bu sözün bir de; "Kürdün yağı çok olunca, hem yer hem yüzüne sürer" versiyonu vardır ki, aynı ön yargıdan Kürtler de payını almıştır.

* Ne Şam'ın şekeri ne Arabın yüzü: Yine ırkçılık kokan başka bir söz.

* İmam O....... cemaat  s....:  Baştakilerin bozulmaya başlaması, halk tabakasının hızla yozlaşmasına yol açar anlamında kullanılacak bir sözün, milletin ağzında çığırından çıkması durumu... Oysa çok daha münasip bir lisanla anlatılabilirdi! İmam gibi dinde saygın bir figür ve cemaat gibi mühim bir organizasyonu feda etmek gerekmezdi. Çakma bir söz olduğu, uzaktan bile anlaşılabiliyor.

* Anladıysam Arap olayım: Bir konu hakkında bilgi sahibi olmayınca söylenen söz. Ama nedense anlamayınca, kalın kafalı olan Arap oluyor!

* Arap saçına dönmek: Çözülmesi müşkül bir durum karşısında, sıkça söylenen bir söz. Muhtemelen kıvırcık ve karmakarış olmuş zenci saçına ithaf edilmiş olsa da, Arapları dahil etmek, zihniyet gereği nasıl olsa!

* Kürtten olsa evliya koyma onu avluya: Veli zatlara olan saygı ve sevgimiz ortada iken, sırf Kürt diye bu kadar ön yargı, pes doğrusu!

* Devletin malı deniz, yemeyen domuz: Devletin imkanlarını, maddi olanaklarını, kişisel çıkarlar veya gayr-i meşru işler için kullanmayı anlatan söz. İnsanları hırsızlığa, gaspa ve yalancılığa sevk eden bir ifade.

* Baldız baldan tatlıdır: Anadolu topraklarında yaşayan herhangi bir topluluğun söyleyemeyeceği kadar iğrenç ve sapkın bir ifade. İslamiyet'in koyduğu hudutların aşılması durumunda, ailelerin nasıl bir yıkıma, cinnetlere, cinayetlere ve sonu gelmez kan davalarına kolayca itilebileceği, bu sözden rahatlıkla anlaşılabilir.

* Salla başını al maaşını: Tembelliği ve iş geciktirmeyi anlatan bir kalıp. Adam gibi işini yapmak yerine, sadece üst makamdakilere yaltakçılık yaparak geçinmenin diğer adı.

* Düşene bir tekme de sen vur: Herhangi bir şekilde hayatı alt-üst olmuş birine yardım etmek, doğruyu anlamak ve "düşene" tekme atanlara açıklamak yerine, o zor durumdaki insana bir darbe daha vurmak ve daha da kötüsü, onun bu zaafından istifade etmek üzerine bina edilmiş bir ifade. Hele de düşen, hakikaten haksız yere düşmüşse ve etraftakiler bunu bilerek yardım etmiyorsa, işin kötülüğü ve yozlaşma daha da inanılmaz boyutlara taşınır.



Manası Çoğu Zaman Yanlış Anlaşılan Sözler:


* Bana dokunmayan yılan bin yaşasın: Biraz kıyıda bir söz. Genelde olumsuz yönde algılanıyor ve doğrudur da. Eğer aileye, cemiyete zarar veren bir yılanın hakkından siz gelebiliyorsanız, buna yetecek güç ve salahiyetiniz varsa, elbette ki onu bertaraf etmelisiniz. Ancak diğer taraftan da, şayet böyle bir şeye gücünüz yetmiyorsa, bunu değiştirmeye, zor kullanmaya kalkmayın, hem kendinize hem de çevrenize daha fazla zarar vermiş olursunuz.

* Bal tutan parmağını yalar: Olumsuz tarafından bakılan, çoğu zaman ülkemizin siyasileri ve siyaset anlayışı hakkında, insanların sahip olduğu bir düşüncedir. Devletin ve bulunulan makamın bütün imkanlarından istifade ederek, kendine haksız kazanç (genelde mal mülk olur bu) sağlamak olarak algılanır. Oysa iyi bakıldığında, balla iştigal etmekten mütevellit, parmağa bulaşan bir baldan ve o parmakta kalan balın yalanmasından bahsediliyor. Yani bulunduğunuz herhangi bir iş yerinde sunulan hizmetlerden, işin gereği olarak istifade ederken, size bulaşan, artan kısmından kullanabilirsiniz demektir. Yoksa, çalın, çırpın, milleti soyun anlamı asla çıkmaz.

* Fazla mal göz çıkarmaz: Yine karanlık tarafa mal edilme gayretlerine kurban giden bir söz. İllegal veya gayri ahlaki bir mal değil bu.

* El öpmekle ağız aşınmaz: Yalakalığa, dolayısıyla makam istismarına yorulmaya çalışılan sözlerden birisi. Oysa alttan almak, pozisyon gereği bir kişiye saygı göstermek, bir maslahat için birisinin gönlünü almak anlamı daha ağır basmalı burada.

* Köprüyü geçene kadar, ayıya dayı demek: Yukarıdaki atasözü ile neredeyse aynı manayı ihtiva etmektedir. İlla yaltakçılık ve yaranmak için kırk takla atmak olarak algılanmamalı. Bu ve buna benzer sözlerdeki ağır sayılabilecek ifadeler, sözün daha kalıcı olması ve yer etmesi içindir. Dolayısıyla mutlaka kelime manası değil, neye işaret etmeye çalıştığı göz önüne alınmalı.

* Üzümünü ye bağını sorma: İnsanları tembelliğe, çıkarcılığa be neme lazımcılığa özendirdiği iddia edilen söz. Hatta Ermeni Tehciri (tabi bu sözle bağlantı kuracak olan doğrudan Soykırım der) akabinde, buradaki mezalim ile alakalı olduğunu söyleyenler bile var. Ancak bunların hepsi zorlamadır. "Sana bir nimet, bir ihsan geliyorsa arkasını araştırma" veya "üstüne vazife olmayan işlere karışma" anlamına gelen karşılıkları daha ayağı yere basan cinstendir.

* Su akarken testiyi doldurmalı: Yanlış yorumlamaya müsait olsa ve yorumlanıyor olsa da, en basit ifadeyle, "fırsatın var iken, kötü günler için hazırlan" anlamına gelir. Haramdan akan su değildir ki bu, utanılacak bir şey olsun. Zaten haramdan ve kul hakkından korkmayanlar için, mazeret bulmak her halükarda kolaydır. "Yağmur yağarken, küpünü doldurmaya bak" da hakeza aynı konudadır.

* Her koyun kendi bacağından asılır: Bir kötülük, haksızlık görüldüğünde, bunu değiştirmeye çalışmamak veya hiç kimseye karışmamak manasında değildir, çoğu zaman ileri sürüldüğü gibi. Eğer gücün yetiyorsa, sözün dinlenecekse müdahale et, şayet seni aşan bir durumsa da, burnunu her işe sokma çünki kendin zarar görürsün anlamındadır.

* Güzele bakmak sevaptır: Evet güzele bakmak teşvik edilmiştir ancak sadece tek bir tarafa yorup, bir de üstüne başkalarının karısına kızına bakmak değildir tabi ki bu!

* Akçenin gittiğine bakma, işin bittiğine bak: Rüşvet ve/veya para, maddiyat kullanarak haksız çıkar elde etmek demek değildir. Şayet bir işini göreceksen ve para vermen gerekiyorsa, para vermeden sıkıntı çekeceğini biliyorsan, o verdiğin akçeye değil, karşılığında kazandığın şeye bak anlamındadır.

* Gelen ağam, giden paşam: Her gelene "eyvallah", herkese yaltakçılık yaparak kendi mevkini korumak manasında söylenmiş bir söz değildir. Bir pozisyona birisi atanmışsa, onun yetkili birileri tarafından vazifelendirildiğini düşünerek, hareket etmek ve burnunu kendinden büyük işlere sokmamak üzerinedir.

* Parayı veren düdüğü çalar: Kapitalizm, rüşvet, haksız kazanç sağlama gibi tamamen yanlış yerlere çekilmiş güzel bir söz. Oysaki Nasreddin Hoca merhum, burada çok güzel bir ders vermektedir. Külfetsiz nimet olmayacağını, yan gelip yatarak bir şey ele geçmeyeceğini açıklamaktadır körpe dimağlara.

* Minareyi çalan, kılıfını hazırlar: Hırsızlık ve haksızlığın arka çıkıldığı düşüncesi tamamen yersiz ve zorlamadır. Burada sârik övülmüyor ki, bu şekilde anlaşılsın. Şayet bir hırsız, aklına bu kötü fiili takmışsa, mutlaka her şeyini düşünmüştür demektir.

* Güvenme dostuna, saman doldurur postuna: Bu manayı, "Acıma yetime..." ile başlayan küfürlü söz ile anlatmaya hacet yok haliyle.

* Komşunun tavuğu komşuya kaz, karısı kız görünür: İnsanoğlunun zayıflığını, tamahkarlığını yüzüne vuran çok güzel bir atasözüdür. Her uzaktan görülen şeyin, o kadar da güzel ve lezzetli olmadığı bilinmelidir. Çünki dış görünüş çoğu zaman yanıltıcıdır.

* Düşenin dostu olmaz: Gerçekten de öyledir. İnsan tökezlediği ve düştüğü zaman, etrafındakilerin gerçek yüzünü görür ve "dost" diye geçinenlerin nasıl hemen çabucak yanından kaçıverdiği gerçeği ile başbaşa kalır.

* İmamın dediğini yap, yaptığını yapma: İmamları, hocaları, din büyüklerini karalamak, onların amellerini zayıf bilmek, onlara su-i zan beslemek için söylenmiş bir atasözü değildir. İnsanlık icabı yanılmışsa, istemeden veya unutarak bir şeyi bir şeyi yanlış yapmışsa, onun hakkında kötü düşünmeyin ve söylediği şeyleri tatbik etmeye devam edin çünki o neticede İslam Alimlerinin kitaplarından söylüyordur, düsturu ile hareket edin anlamındadır.