Read more: http://www.bloggerdersleri.com/2012/06/blogger-meta-tag-ayarlari.html#ixzz3CwTYFEk2 şöyle garip bencileyin: komünist propaganda Follow my blog with Bloglovin
komünist propaganda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
komünist propaganda etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Aralık 2019 Pazar

Siyahlara Yönelik Sovyet Propagandası



     Sosyalizm fikriyatının 20 yüzyıl başlarında bir devletin resmi ideolojisi olması ile birlikte, uluslararası dengeler ve ilişkiler tamamen değişti. Avrupa’dan Japonya’ya kadar uzanan devasa Rus topraklarının, 1. Dünya Savaşı hengamesinde Bolşevik İhtilaline boyun eğmesinin en belirgin neticesi bu olmuştu. Kapitalizmin hem de vahşisini yaşayan batıya mukabil, süslü söz ve vaatlerle üzeri örtülmüş yalanların hakim olduğu Sosyalist-Komünist doğu bloku yükseldi.

     Bu Sosyalist-Komünist doğunun en üstünde durduğu şeylerden birisi, propaganda idi. Marksist-Leninist öğretiyi yerleştirmek ve kaçınılmaz olarak dünyaya yaymak, yeni yeni müttefikler bulmak için, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği bunun üstünde ehemmiyetle duruyordu. Bunu kuvvetlendirmek adına da, karşısına çıkan fırsatları kaçırmıyordu. Bu fırsatlardan birisi, siyah renkli insanlara bilhassa Amerika Birleşik Devletlerinde yapılagelen muamele idi. Köleliğin kaldırılmasının üzerinden bir asırlık bir sürenin geçiyor olmasına rağmen, cilt rengi farklı insanlara uygulanan ayrımcılık, tam da Sovyetlerin istediği cinstendi. Zira pompalamak istedikleri algı çok basit ama bir o kadar da vurucuydu; “Kapitalist dünya insanlara renklerine göre yaklaşır, eğer siyahsan ikinci sınıf vatandaşsındır.... Sosyalizm çok güzel, gelsene!”
Lenin Rusyası tüm renklere kucak açıyor!
tabi yersen

     Sosyalist Rusya’nın siyahlara yaklaşımı ve bunu propaganda malzemesi olarak kullanmaya başlaması, ihtilalin hemen arkasından başlar. Zencilerin bariz bir şekilde öne çıkarıldığı afiş ve posterler, daha 1920’lerde görülmektedir. Sovyetler-ABD propaganda atışmasının kilometre taşlarından olması hasebiyle şu anekdotu aktarmakta fayda var: Giderek artan Sovyet propagandası karşsında Amerikalılar, SSCB'deki insan haklarına dikkatleri çekmek isterken, Ruslardan şöyle bir cevap almışlardır; “Siz de zencileri linç ediyorsunuz!” (bu kalıp, özellikle Stalin zamanında çok kullanılırmış)
meşhur "Siz de siyahları idam ediyorsunuz!"

     Amerikalı siyah elitlerin Sovyetlerin propagandasından etkilenmesi bir tarafa, 1919 yılında Chigaco’da tesis edilen “Amerikan Komünist Partisi”, Afrikalı-Amerikalıların adeta sığınağı olmuştu. Zira parti, özellikle çalışan siyahların haklarını koruma konusunda cesur adımlar atıyordu (ilk kuruluşunda hemen hemen hiçbir siyahın teşkilatta olmadığını belirtmiş olalım). Amerikalı siyahların o dönem en etkin isimlerinden Otto Huiswoud ve Claude McKay, Bolşevik İhtilalin hemen akabinde, Komünist Enternasyonalin 4. Dünya Kongresi vesilesiyle soluğu Moskova'da almış, bu ziyaretlerinden çok etkilendiklerini belirtmişlerdir. Ancak bu kongreden evvel, özellikle “Jim Crow Kanunları” altında kırılan siyahlara yönelik propaganda için, Bolşevik rejim 300 bin dolarlık bir bütçe bile ayırmıştı.
Dünya Kadınlar Gününde tüm renkler

     ABD'yi 1929'da etkisi altına alan Büyük Ekonomik Buhran da, Ruslar için fırsattı. Sovyet yönetimi, ekonomisi bozulan Amerika'da daha da ezilen zencileri, yaşamak ve çalışmak üzere kendi ülkelerine davet etti. Bu davete sadece birkaç yüz siyahın icabet ettiği biliniyor. Yine aynı zamanlarda, ırkçılık ve zenofobiyi anlatan bir film yapma projesi çerçevesinde, ABD'den siyah sanatçılar çağrıldı. “Black and White” (Chernoe i Beloe) adı ile ve büyük umutlarla gösterilmek istenen film projesi, hayata geçirilemedi (Harlem Rönesansının önde gelen isimlerinden meşhur şair Langston Hughes de projedeydi). Soğuk Savaşın ilerleyen yıllarında da, Sovyetler bir bahane ile, Amerika'daki her ırkçı olayı propaganda malzemesi olarak kullanmaya devam etti. Bunlar bir diğeri de, 1931 yılında trende iki tane beyaz kadına tecavüz ettikleri iddiası ile, idama mahkum edilen 9 zenci çocuğun karıştığı, senelerdir tartışılagelen “Scottsboro Boys” olayı idi.
"Şu zinciri al biraz da sen taşı!"

     SSCB’nin bu ilk hamlesinden sonra, zulmü ve kan dökücülüğü ile dillere destan olan Stalin zamanında ülke tam manasıyla üstü açık hapishaneye dönüşürken, siyahlara yönelik propaganda 50’lerin sonunda tekrar hız kazandı çünki Afrikada’da, ülkelerin yer altı ve üstü ne varsa her şeyini sömüren Batı devletleri, teker teker kovulmaya başlanmıştı. Nikita Kruşçev idaresindeki Sovyetler Birliği için bu da başka bir çıkar kapısı olabilirdi. Ayaklanma halindeki yerlere silah yardımının yanı sıra, Afrikalı gençler Rusya’da eğitime gidip, Sosyalizmi yerinde müşahede ediyordu. Namibya, Kongo, Angola, Cezayir, Mozambik, Mısır bu ilişkide daha öne çıkarken, Moskova’da tedrisattan geçen gençler, sonradan hükumetlerde etkin vazife alıyordu.
"Moskova'ya gelin!"

     Üçüncü Dünya ülkeleri ile ilişkileri kuvvetlendirmek, pekiştirmek adına 1960 yılında Moskova'da, “Rusya Halkların Dostluğu Üniversitesi” kuruldu. 1961 başında, Kongo'nun bağımsızlığı ve Belçika sömürgesi olmaktan çıkması için mücadele veren Patrice Lumumba'nın öldürülmesi akabinde, onun adını yaşatmak için üniversiteye ismi verildi. Aslında üniversitenin kurulmasının gayesi belliydi; Soğuk Savaşın şiddetlendiği uluslararası sahada, Afrikalı gençleri Sosyalizme uygun olarak yetiştirip, onları kendi devletlerinde, çeşitli yönetici kademelerine getirmek. Orta Afrika Cumhuriyeti ve Namibya eski cumhurbaşkanları başta olmak üzere, birçok Afrika ve hatta Orta Amerika ülkelerinin en üst düzey siyasetçileri buradan mezun olduğuna göre, bu gayeye kısmen de olsa ulaşılmış olduğu meydandadır (çılgın Fidel Castro ise doğrudan 300 bin asker göndermişti Afrika'ya yardım olarak, o da başka mesele). Halen Filistin Devlet Başkanı olan Mahmud Abbas da, bu üniversitenin tedrisinden geçmiştir.
"Afrika mücadele ediyor!"

     Ancak Sosyalizm akımının ömrü, dünya genelinde fazla olmadı ve 70 senede pili bitti. Bunun çökmesiyle, Rusların pek de öylesine zenci hayranı olmadığı, hepsinin zorlama bir devlet politikası olduğu da ortaya çıktı. Zira Rusya'daki zenofobik saldırılar, 90'lardan sonra arttı. Hatta yapılan araştırmalar, son senelerde yükselişte olduğuna işaret ediyor. Bunda mülteci akınlarının hemen her yerde artması baş sebep olarak belirtilebilir ise de, normal şartlar altında zaten yabancı düşmanlığı Ruslar arasında yaygın. Batının uyguladığı ambargonun, milliyetçiliği körüklediği de aşikar. Bu bağlamda, çeşitli Rus şehirlerinde okumaya gelen siyah renkli talebelerin birçoğu, hava karardıktan sonra, bilhassa ıssız yerlerde olmamaya dikkat ettiklerini belirtiyorlar. Bu da demek oluyor ki, Sovyet idaresinin yaptığı veya yapmaya çalıştığı propaganda, sadece bir göz boyama girişiminden ibaret olup, halk tabanında ciddi bir karşılık bulabilmiş değildir.
60'lardan, çocuklara yönelik posta pulu