Read more: http://www.bloggerdersleri.com/2012/06/blogger-meta-tag-ayarlari.html#ixzz3CwTYFEk2 şöyle garip bencileyin: emevilerin islama zararları Follow my blog with Bloglovin
emevilerin islama zararları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
emevilerin islama zararları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Ocak 2021 Pazar

Tarihçilerle Yıldızı Barışmayan Soy: Emeviler ve Emevi Halifeleri

 

     Hulefa-i Raşidin olarak bilinen dönem, "İslamiyet değirmeni 35 veya 37 sene devam edecektir" hadisinin işaret ettiği zamanın 30 senesi ile tamamlandıktan sonra (Hz. Hasan'ın birkaç ay süren halifeliği de dahil), geriye kalan beş veya yedi yıllık dilimi, Hz. Muaviye'nin hilafeti ile nihayet buldu. Emevi veya Beni Ümeyye soyunun iktidarı da, bundan sonra başlar. 

     Hz. Ali ve Hz. Hasan'ın hilafetleri zamanında da, azledilmeden Şam valiliğine devam eden ve Hz. Hasan'ın gönül rızası ile halifeliği kendisine bırakması akabinde, Hz. Muaviye'nin idaresi ile başlayan dönem. hicretin 41. senesinde, islam topraklarında bulunanların rızasıyla halife oldu. Bu seneye "âm-ül cemaa" denir bu sebeple. Peygamber efendimizin işaretleri, bilhassa da "Ya rabbi, Muaviye'yi her yerde hakim et" duasının bereketi ile fütühatı, hemen kaldığı yerden devam ettirdi. Afrika içlerinden Buhara'ya, Yemen'den İstanbul'a kadar, İslam askeri her yere yayıldı. Çin'de çok çetin muharebeler yaşandı. Kıbrıs'ın fethine bizzat katıldı.

en geniş döneminde
Emevi İmparatorluğu

     Yönetimi altındaki halkın refah seviyesinin yükselmesi için birçok atılım yaptı. "Sosyal devlet" olarak şimdilerde bilinen kavramın içini dolduran ilklerden birisi idi. Şehirlerarası posta teşkilatı ve birçok ictimai müessese onun zamanında temellendirildi. Hz. Osman'ın şehadeti ile birlikte yaşanan çalkantılı devrin akabinde, islam devletinin tam olarak tesis edildiği bir zaman dilimi oldu.


    Hz. Muaviye hilmi ve sabrı ile meşhurdu. Batı demokrasilerine hayran olanlar için bir de not düşelim: Bir gün huzuruna birisi gelip, çok çirkin ve ağır sözler söylemesine rağmen, hiç cevap vermedi. "Bu sözlere de mi sabredeceksiniz" diye sorulunca; "Biz, mülkümüze saldırmayanların sözüne ilişmeyiz" şeklinde cevap vermiştir. Vefatından sonra gelen halifeler de şu şekilde:

     2. Yezid bin Muaviye: Kendisi hakkkında geniş malumat vermiştik zaten.

     3. Muaviye bin Yezid: Çok dindar ve muttaki olduğu için, halife olur olmaz hilafetten affını istedi ve ibadet ile meşgul oldu.

     4. Mervan bin Hakem: II. Muaviye'nin iktidardan çekilmesiyle, devlette hakim olan soyda bir kayma yaşandı. Hz. Muaviye'nin babası Hz. Ebu Sufyan bin Harb'in amcasının büyük torunu, Mervan halife oldu. Bir yıl civarında halifelik yaptı. Zalimdi, siyasi hayatı karışık ve karanlıktı fakat diğer yandan da fakih ve alim birisiydi.

     5. Abdülmelik bin Mervan: En uzun süre hilafet yapandır. Meşhur Haccac bin Yusuf Sekafi bunun komutanlarından birisiydi. Kabe'nin bir duvarını yıktırıp, Hacer-ül esved taşını eski yerine koydurdu. Ehl-i beytten Zeynelabidin Ali bin Hüseyin'i kelepçeletmiş ve başına bekçi koymuştu. Bu işlere kalkışırken, bir yandan da Kudüs ve Mescid-i Aksa'yı yeniden inşa ediyordu. Meşhur komutan Mesleme bunun oğludur. Minarelerden ezan okunması da, yine bu halifenin zamanına denk gelir. Fıkıh alimiydi. İsyan eden "kadrolu asi" Muhtar-ı Sekafi'yi öldürmekle, çok büyük hizmeti oldu.

     6. Velid bin Abdülmelik: Mescid-i Nebevi'yi genişletti. Kardeşi Mesleme'yi Anadolu seferine gönderdi. Bu ordu İstanbul'a kadar geldi. Diğer kardeşi Süleyman da deniz yoluyla buraya ulaştı. Arap Cami bu zamanda yapıldı. Şam'daki meşhur Emevi Camii'ni (Ümeyye Cami) yaptırdı. İyilik yapmayı severdi. İlk defa olarak imaret ve hastane, onun zamanında yapılmıştır. EndülüsSemerkant, Ankara gibi yerler, yine onun hilafetinde alındı. Ünlü Kuteybe bin Müslim onun komutanlarındandı. Türklerin İslam dini ile geniş çapta ilk karşılaşmasıydı. Kuteybe, Buhara'yı Türklerden barış yoluyla aldı. Anlı şanlı kumandan Tarık bin Ziyad'ın Endülüs'ün kapılarını açması da, yine Velid iktidarında vuku buldu.

Şam'da Ümeyye Camii

     7. Süleyman bin Abdülmelik: Alim ve hayırsever birisi olarak, adil olmaya dikkat ederdi.

     8. Ömer bin Abdülaziz: Mervan bin Hakem'in torunu. Annesi tarafında soyu Hz. Ömer'e ulaşır. Zaten lakabı da İkinci Ömer idi. Amcası oğlu Süleyman vefat edince, onun yerine, hicri 99 yılında halife oldu. Hz. Muaviye'nin vefatı sonrası, hutbelerde ehl-i beyte lanet okutulması çirkin işini hemen kaldırdı. Daha 41 yaşındayken, kölesi tarafından zehirlendi.

     9. Yezid bin Abdülmelik: Önceleri nefsine düşkün iken, halife olunca tövbe etti edip adalet üzere bulunmaya gayret etti.

     10. Hişam bin Abdülmelik: İyilik etmeye ve adil davranmaya çalıştı. Hz. Hüseyin'in torunu, Zeyd bin Zeynelabidin Kufelilerin tahrikiyle orada halifeliğini ilan edince, Irak valisi Yusuf bin Amir'in ordusu ile çarpıştı. Tabi kaypak, çapulcu ve yalancı Kufeliler, tıpkı Kerbela'da yaptıkları gibi, yine Ehl-i beyte ihanet etti ve bu zat şehit oldu.

     11. Velid bin Yezid: Bir sene kadar iktidarda kaldıktan sonra, Kur'an-ı Kerim okurken öldürüldü.

     12. Yezid bin Velid: Dinine bağlı birisiydi.

     13. İbrahim bin Velid: Sadece 70 gün halifelik yaptı. O zaman dilimi de, Mervan bin Muhammed ile mücadelede geçti.

     14. Mervan bin Muhammed bin Mervan: Cesur, akıllı ve istidatlı bir idareci idi. Hariciler ile savaştı. Abbasi hücumunda mağlup olup öldürüldü. Son Emevi hükümdarı olarak tarihe geçti. Böylelikle, aşağı-yukarı bir insan ömrü kadar sürmesine rağmen, muhteşem başarılar kazanmış lakin tarihçilerin lanetinden kurtulamayıp, çoğu zaman şerle yad edilen bir imparatorluk, neredeyse tüm soyu katledilmek suretiyle son buldu. 

     Genel ve tarafsız olarak bakıldığında, Emeviler devrine bakılınca, şunlar öne çıkıyor: İslam Devletinin toprakları, çok kısa sürede inanılmaz derecede artıyor. Her tür zihniyetten insan ya Müslüman oluyor ya da Dar-ül İslam'da yaşamayı kabul ediyor. Kimi gönüllü kimi gönülsüz. Gelenler, her türden inancını birlikte getiriyor. Bir yandan hadisler tasnif ediliyor, diğer yandan tabiinden gençler, cihat etmekten oturmaya fırsatı dahi olmayan eshab-ı kiramdan, dinin tüm hükümlerini alıp kitaplara geçirmeye çalışılıyor. İmam-ı azam Ebu Hanife gibi bir zat yetişiyor.

     Bunlar olurken de, her fırsatta ayaklanmaya çalışan Şii ve Harici gruplar, istikrarı bozmaya gayret ediyor. Ehl-i beyti sürekli tahrik edenler çoğalıyor. Kerbela Vakası yaşanıyor ve dahası, buna benzer daha bir yığın planlar yapılıyor. Bir sürü sapık dini grup meydana çıkarken, kendilerine taraftar bulmaya gayret ediyor. Daha da ötesi; Abdullah bin Zübeyr gibi bir yiğit çıkmış, Mekke'de halifeliğini ilan ediyor. Şimdi, böyle bir ortamda iktidar olanların, her ne kadar adil ve dengeli olmaya çalışsa da, ortayı tutturması hakikaten zor bir hadise. Ubeydullah bin Ziyad ve Haccac gibi komutanlarınız ile valileriniz var ve ordular hem içeride hem dışarıda devamlı faaliyette.

     Tabi Beni Ümeyye'nin hükümranlığında geçen bir asırdan az zaman dilimi, bilhassa Abbasi tarihçilerinin, yönetimi yeni ele alanlara yaranmak ve paye kapmak için karaladıkları yalan yanlış bilgiler vesilesiyle, sonra gelen nesillere önyargılı ve bazen gerçeğin tam tersi şeklinde aktarıldı. Zararlı dini grupların, kasten uydurdukları yalanlar da eklenince, bu muazzam imparatorluk, "tu kaka" oldu. 

     Ehl-i beyte düşman oldukları, bu yalanlardan en büyüğü elbette. Oysa dikkatle irdelenildiğinde, devlet - Ehl-i beyt düşmanlığı olarak sunulan şey, tamamen devletin güvenliğini sağlamaya yönelik siyasi hamlelerdi.Yani, Ehl-i beytin önde gelenlerini sürekli kışkırtmaya çalışan gruplar (özellikle Kufeliler) isyan etme ve istikrarı bozma girişimlerinde bulunmasa, günümüze kadar gelen acı hadiseler hiç yaşanmayacaktı.

     Emevi iktidarının "Arap milliyetçisi" olduğu iddiası, kavmiyetçilik davası güttüğü de kocaman bir yalandır. Bu devletin çatısı altında bulunan ve herhangi bir makamda görev almak isteyende aranan şeyler arasında, Arap olmak veya Ümeyye soyunda bulunmak gibi kayırmacılık alameti olan hususlar istenmesi bir yana, liyakat sahibi ve ibadetlerini yerine getiren vali, kumandan ve idarecilerin bu mevkilere getirildiği aşikardır. 

     Türk kamuoyuna, bozuk çevreler tarafından sokulan; Emevilerin "Türk düşmanı" olduğu iddiası da gerçekle pek örtüşmüyor. Talkan Katliamı gibi, Emevi ordularının bilhassa Kuteybe komutasında, Türkleri çoluk-çocuk demeden, adeta omuz üstünde baş bırakmamacasına katlettikleri söylentileri, tarihi veriler ile örtüşmüyor. Hatta Buhara'nın sulh ile, o zamanki Türklerden alındığı biliniyor. 

     Bütün buradan varılabilecek en mühim netice şudur esasında; Emevi halifelerinin hiçbirisi din düşmanı değildi. Din düşmanı olmak şöyle dursun, dini değiştirmeye dahi çalışmadılar. Din sahasına hiç müdahale etmedikleri için esasında, Ehl-i sünnet itikadı olduğu gibi kitaplara geçirildi. Bu zaman dilimi, Eshab-ı kiramın tabiin ile tabiinin de tebe-i tabiin ile karışması, en ufak dini detayların dahi kayıt altına alınması, Peygamber Efendimizin hayatının en ince şekilde öğrenilmesi zeminine ev sahipliği yaptı. Devlet de, bunların hiçbirisinde herhangi bir yönlendirmede bulunmadı.

     Evet, bu idareciler arasında zalim, fasık ve haddi aşanları vardı. Ancak bunlar dahi, devlete isyan eden ve fitne fesat peşinde koşanları sert şekillerde cezalandırmak için uğraştı.