Britanya, Kraliçe, Westminster, Avam Kamarası, Lordlar Kamarası... denince aklınıza başı peruklu adamlar, ufacık daracik bir parlamento, Thames'in kıyısında yükselen kocaman gotik bir bina, süslü faytonlar ve şaşalı törenler mi geliyor? Evet, bu kelimeler yan yana sıralandığında, istemsiz olarak bizde retro çağrışımlar yapıyor. Geleneklerine, kraliçesine ve dolayısıyla Monarşiye sahip çıkan, sahip çıkmaktan öte bunlara sahip olmakla övünen bir devletten bahsediyoruz çünki. Britanya'nın kendine has meşruti monarşisinin gelenekselliğine, geleneklerine ve geleneklerin içinde barınan güçlü sembolizme şöyle genel sayılabilecek bir bakış atmak ve daha yakından tanımak isteyenler için birkaç enteresan bilgi derlendi:
çatısı çok yerden su alan devyarasa Westminster |
Evvela binaya bakalım: Westminster çok eski bir binadır
ancak 19. Yüzyılda aslına sadık kalınarak tamir ve tezyin
edilmiştir. Hitler’in uçurttuğu bombaların altısının bu binaya
isabet etmişliği de vakidir. Çok milletvekilinin de dediği gibi hem bir müze
hem de bir kilisedir. Binlerce odadan oluşur ve bilhassa yeni
vekiller, küçük ve labirenti andıran koridorlarda sık sık
kaybolur. En yaşlı temsilcilerin dahi hiç girmediği, bilmediği
odalar çoktur. Çatı çok kötü durumdadır ve birçok yerden
akıtır, her fırsatta tamir edilmeye gayret edilir ancak tam manasıyla "yamalı bohçaya dönmüştür". Binanın çatısını güvercinlerden
ve onların asitli ve yapışkan dışkılarından korumak için,
çatıda görevli hususi bir "şahincibaşı" vardır. Elindeki
eğitimli şahini ara sıra havalandırır ve güvercinlerin peşine
takar. Wesminster binası, Kasım ayından itibaren Noel için süslenmeye başlar ve ilk önce kocaman üç tane çam getirilip bahçeye yerleştirilir.
Şimdi de binanın muhteviyatı özellikle de Avam Kamarası hakkında detaylar ve parlamento oturumlar, oylamalar ve milletvekillerinin genel ahvali konusunda bilgi verelim:
* Avam Kamarasının gözü kulağı
mesabesindeki katip ve memurları çok uzun süredir burada
çalışmaktadır. Alışık olduğumuzdan çok daha fazla yetkilere
sahiptirler ve vekiller dahi onlara saygı duyar, hatta çoğu zaman
onlara muhtaçtırlar... bilhassa tasarı hazırlamak zorunda
kaldıklarında. "Clerk of the House" olarak tanın kişi, en kıdemli
memur veya katiptir. Bu memurlar özel bir şekilde yetiştirildikleri
için aynı zamanda kolluk kuvveti gibi de hareket ederler.
bitişik nizam parlamento ve geç gelip ayakta bekleyen mebuslar |
* Seremonik ve sembolik hareketler hiç
eksik olmaz: Mesela meclisi yönetecek olan ve "Speaker of the House" ünvanı ile tanınan kişi gelirken, törenle
gelir. Önünde bir katip, büyük kısmı altından olan
seremoni gürzünü (Ceremonial Mace) taşır, arkadan da tören
elbisesi ile başkan kamaraya girer ve gürz, kendi için ayrılan
yere (ki başbakan ve muhalefet liderlerinin dayanarak konuştukları
masanın ucundadır) konulur. Tören gürzü Monarşinin kamaradaki
temsilcisidir. O gürz kamarada olmadan hiçbir toplantı gerçekleşemez.
* Oturumlarda dikkat çeken bir husus;
ayağa kalkıp söz alana herkes (başbakan da dahil) doğrudan
karşısındakini muhatap alamaz. Oturumu yöneten başkana hitaben
konuşur ve eleştirdiği ya da hakkında konuştuğu kimseyi üçüncü
tekil şahısla ve ismiyle dolaylı olarak anar.
renkli başkan Bercow yüksek sesle "orrdeeer" diye bağırır |
* Genel kurul genel manada (hele
kalabalıksa) gülüşmelerden, karşılıklı atışmalardan ve
yüksek sesli nidalardan geçilmez. Salon çok küçük olduğu ve
herkes sıkış tepiş oturduğu için de inanılmaz bir uğultu
vardır. “Yeeahh” “Nooo” gibi nidalar havada uçuşur. Birisi konuşmasını bitirdiği esnada, konuşma yapmak isteyen diğerleri, ayağa kalkıp, boy verip oturur. Speaker yani başkan,
tartışmalar şiddetlendiği zaman , sık sık “order” hatta
“orrdeeeer” diye kendini yırtar. Son zamanların speakerı John
Bercow çok eğlenceli ve hiciv seven bir başkandır. İnanılmaz
nidalar eşliğinde çok iğneleyici sözler sarf edebilir
(muhalefete olduğu gibi ait olduğu Muhafazakarlara da dahil).
* Temizlik, yemek ve çay işlerinde çok
sayıda zenci dikkati çeker. Aynı şeyi parlamentonun kendisi için
söyleyemeyiz. Siyahi vekil sayısı neredeyse yok gibidir.
* Parlamentonun çay ocağı (veya cafesi diyelim) dahi
partilere göre ayrılmıştır. Yani her siyasi teşkilat ayrı ayrı
masalarda çay içer.
* Sabah erkenden, koku konusunda
eğitimli bir köpek gelir ve kendisine nezaret eden polis ile
birlikte bütün koltuk aralarını ve avam kamarasını herhangi bir
tehlikeye karşı koklar (her sabah mı bilmiyorum ama bütçe görüşmeleri öncesinde mutlaka vazifesini ifa eder).
başkan, masa, tören gürzü, bir sürü sembol ve face to face duran başbakan & muhalefet lideri |
* Avam kamarasında oturulacak yer sayısı
427’dir ancak şu andaki durumda 650 milletvekili vardır. Son
meclisteki kadın vekil sayısı ise 148’dir ki, çoğu kadın
vekil de bütün Westminster’in ve içindeki kamaralarının çok fazla erkeksi olduğunu ve erkeklere göre dizayn edildiğini kabul eder. Koltuk sayısının
azlığından dolayı, ayakta kalmak istemeyen vekiller, çok erken
gelip ellerindeki isimleri yazılı küçük kağıtları, yeşil
koltukların sırt kısımlarındaki boşluklara yerleştirirler. Bu,
diğerlerinin oturmaması için bir nevi rezervasyondur. Başbakan
ve muhalefet liderlerinin oturacağı yerlerin haricinde sadece
birkaç engelli ve “Father of the House” olarak tanımlanan, en
uzun süre aralıksız milletvekili seçilen şahsın yer bulma telaşı yoktur. Bu yer bulma telaşından
sonra vekiller, toplu dua ve ardından kahvaltı için oradan
ayrılırlar. Geç gelen milletvekilleri ya salonun kapı kısmındaki
boşlukta ayakta beklerler ya da üst katlardaki ziyaretçi
yerlerinde otururlar.
* Salona başkan varken girenler, hem kapının önündeki çizgide hem de daha sonra aşağı yukarı beş adım attıktan ve başkanın masasının önüne geldikten sonra, başkanı ve dolayısıyla kurulu selamlar.
* Kamara küçük dikdörtgen bir odadır.
Girişin tam karşısında ve yüksekçe bir yerde, tören elbiseleri içerisindeki speaker oturur ve meclisi yönetir. Aslında kamaranın
başkanı da vardır ancak oturumları speaker yönetir. Speakerın
sağında hükumet, solunda ise ana muhalefet vardır, salonun
dibindeki yerlerde de diğer muhalefet partileri sıkışmıştır.
Başkanın önünde tarihi ve sembolik bir masa vardır.
* Westminster’da tek evi olan yani
bilfiil orada yaşayan tek kişi speakerdır (ailesi varsa ailesi ile tabi). Her speakerın kendine has bir arması yapılır ve geçmiş başkanların da armalarının muhafaza edildiği yere işlenir.
* Tartışılacak olan mesela bütçe ise, bütçeyi içeren kalın kağıt yığını, yüksek bir mahremiyetle muhafaza edilir ve özel ulaklarla
yüzyıllardır yapılageldiği haliyle bakanlıktan alınıp, özel
kırmızı bir mahfaza içinde ve mühürlü olarak meclisteki
katipliğe teslim edilir.
* Herhangi bir tasarı, Avam Kamarasında
görüşüldükten sonra, Lordlar Kamarasına gönderilirken, Avam
Kamarasının en kıdemli katibi, tören elbisesinin yanı sıra,
tören peruğunu da takar ve tören adımıyla tasarıyı teslim
eder.
* Muhtemelen Guy Fawkes’ın başarısız
parlamentoyu havaya uçurma girişimi sebebiyle, Kasım aylarında,
binanın alt odalarında, tören elbisesi içerisindeki bir grup
asker ve katip, ellerindeki asaları yerlere vurarak ve barut
kontrolü yaparak koridorlardan geçerler.
lordlar dinliyor kraliçe konuşuyor |
* “State Opening of Parliament” denilen merasimde,
Kraliçe gelmeden evvel binada yüksek maliyetli hazırlıklar
yapılır. Kraliçe, Lordlar Kamarasına gelince herkes ayağa kalkar
(lordların geleneksel kıyafetleri içerisinde olduklarını bilmem söylemeye gerek var mı). Ancak
kraliçe konuşmasına başlamadan önce, kraliçenin özel
temsilcisi (Black Rod denilir) hususi kıyafeti içerisinde elinde
bir asa ile avam kamarasının bulunduğu yere geçer. İçeride
en kıdemli kapıcı “black rod“ diye başkana doğru yüksek sesle
bağırır, başkan da “kapıyı kapatın” diye yüksek sesle
emir verir. Tam bu temsilci gelirken salonun kapısı neredeyse
suratına hızlıca çarpılır. Bunun üzerine de black rod, elindeki
asanın dibiyle, salonun giriş kapısındaki özel yere üç kere
sertçe vurur (ülkenin güçlü demokrasine bir vurgudur bu ve kraliçe de gelse bize saygı göstermek zorundadır biz burada demokrasiyi işletiyoruz kardeşim manasında yüzyıllardır yaşatılan bir gelenektir). İçeriden baş kapıcı kim olduğunu kontrol eder ve
kapıyı açar. Kraliçenin temsilcisi genel kurulu ve başkanı
selamladıktan sonra kraliçenin konuşmasını dinlemek üzere
vekilleri lordların oraya davet eder. Önde başkan, yanında
temsilci, arkalarında en kıdemli katip, lordlar kamarasının doğru
yola koyulur. Başbakan ve muhalefet başkanı bunların
arkasındadır, sonra da diğer vekiller. Vekiller, lordların oraya
varınca kraliçeyi başla selamlarlar ve hemen kapının girişindeki
daracık yerde, suçlu çocuklar gibi ayakta dinlerler ve sonra yine
başta başkan arkasında başkatip sonra da piskopos oradan çıkıp
ait oldukları yerlerine dönerler.
* Kraliçeden herhangi bir mesaj
geldiğinde ise (kraliçe Avam Kamarasına girmez çünki), temsilcisi yine törenle içeri girdikten sonra,
geriye dönüp gitmez, geri geri giderek kuruldan çıkar ve Avam
Kamarasına saygısını gösterir.
* Oylama olduğunda, evet ve hayır
diyecekler ayrı ayrı yerlerde oylarlar. Evetin karşılığı
“aye”dır hayır da “no”dur.
* Oylama salonlarının olduğu yerlerin kapılarında bellerinde geleneksel kılıçları olan gardiyanlar bekler.
* Oylamaların neticesi, dört tane görevli tarafından genel kurula gelerek (ve tabi ki yine girişte ve başkan masasının önünde selamlayarak) başkanın karşısında ona doğru söylenir. “The ayes to the right şu kadar” ve “The noes to the left şu kadar” şeklinde ifade edilir. Sonra da başkan neticenin yazılı olduğu kağıdı alır ve tekrar yüksek sesle okur.
* Milletvekili odaları, Cem Yılmaz’ın
“iki dönüm”ü kadardır. Bir yardımcı bir iki tane de masa
koydun mu kıpırdayacak yer kalmaz.
* Çarşamba günleri milletvekillerinin
başbakana soru sorma günüdür.
* Muhafazakar Partililere geleneksel
olarak “Tories” (Tory) denir. Liberal Demokrat Parti ise “Whig”
ismiyle de tanınır.
* Partilerin “whip” (esas manada
kamçı) dedikleri özel milletvekilleri vardır ki bunlar genelde
parti disiplinini sağlayanlardır. Umumiyetle diğer vekiller onlardan
çekinir. Oylama ve özellikle de kritik oylamalarda parti
bütünlüğünün bozulmaması ve herkesin oyunu kullanması için
devreye girerler. Bu whipler, gelenek gereği genel kurulda hiç
konuşmazlar.
* Haftanın bir gününde,
milletvekilleri seçmenleri ile buluşur ve isteklerini dinler.
* Kamarada edilen yeminlerde, Tanrı’ya
ve Kraliçeye bağlılık ifadelerinin altını kalın çizilir.
* Kamara içerisinde amatör çekim yapmak
yasaktır.
* Salon bir oylama için boşaltılacağı
zaman başkan, “division, clear the loby” diye bağırır ve baş
kapıcı bunu tekrar yüksek sesle meslektaşlarına iletir.
* “Private members’ bill” diye bir
uygulama vardır ki, mebusların parti ve hükumetten bağımsız olarak kendi
başlarına verdikleri yasa tasarılarına denir. Yasa tasarı
öneren yirmi tane vekil arasında kura çekilir ve genelde ilk üçü,
genel oturumda on dakika içerisinde önerilerini genel kurula
aktarır.
* Kamara, bir parlamento olarak değil,
bir komite olarak toplanıp, milletvekillerinin şahsi tasarılarını görüşüceği sırada tören gürzü,
masanın üstündeki yerinden alınıp, masanın yan tarafındaki daha alçak
yere konur.