Hz. İsa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hz. İsa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
19 Ağustos 2012 Pazar
Öz Kardeşlerini Öldürebilecek Kapasitedeki İnsanların Dünü ve Bugünü - 6
Kendilerine Hz. İsa gönderilince, Yahudiler şaşkına uğradı. Zira, onları bu zulümlerden ve sürgünlerden kurtaracak, mücadeleci, cesur ve sert birini beklerken, karşılarına Hz. İsa gibi gayet yumuşak ve affedici birini buldular. Ona ve annesi Hz. Meryem'e çok kötü iftiralar attılar. Hz. İsa'nın çok kısa süren peygamberliğinden yani otuzüç yaşında canlı olarak göğe kaldırılmasından kırk sene sonra, Roma İmparatorluğu askerleri Kudüs'ü yerle bir etti ve Yahudilerin çoğunu katletti. Geri kalanlar da darmadağın oldu.
Bu felaketlerden sonra, İsrailoğulları Roma İmparatorluğu'nun dört bir yanına dağıldılar. Köle olarak pazarlarda satıldılar, en ağır işlerde çalıştırıldılar...ama yok olmadılar. İmparatorluk ikiye ayrıldı, Bizans uzun süreli iktidarı eline aldı, Yahudiler'in durumunda fazla bir değişiklik olmadı, hatta daha da bozuldu. Zira bağnaz Hıristiyanlar bunların Hıristiyan olması için bastırıyordu. Bizans geri çekildi çünki güneyde İslamiyet diye yeni bir din peyda olmuştu ve Müslümanların kurduğu devlet, tehlikeli bir şekilde büyüyor, Bizans'ın topraklarını teker teker düşürüyordu. Filistin bölgesinde kalmış olan az sayıdaki Yahudi topluluğu, İslamiyet'teki "zımmi" (ehl-i kitab vatandaş) statüsünden iyi yararlandı ve birazcık nefes alır oldu. Hatta öyle oldu ki, Haçlı Seferleri esansında, yerleştikleri bölgeleri Müslümanlarla yan yana savunur oldular. İlerleyen tarihlerde ve özellikle İslam kuvvetleri İspanya'ya yerleştikten sonra da Yahudiler'in durumu, çoğu sürgünde olmasına rağmen, iyiydi ve hem iktisadi hem de sosyal olarak varlıklarını muhafaza edebiliyorlardı (İslam Devleti gibi görünen bazı yamuk iktidarların yaptıklarını saymazsak tabi).
Ortaçağ denilen karanlık ve her bakımdan belalı çağ (Hıristiyan topraklar için karanlıktır tabi ki) Avrupa topraklarındaki Yahudiler'e hiç hayır getirmedi, zulüm artarak devam etti. Kapkaranlık Avrupa, Yeni Çağ'a girmeye çalışırken, Hz. Yakub'un torunları da Leh topraklarında biraz huzur bulur gibi oldular. Osmanlı topraklarında ise hiçbir sıkıntı yoktu ve Yahudiler, "İttihat ve Terakki" denilen, Fransız mürebbiyelerle yetiştirilmiş, kibirli, atasını beğenmez tayfa ve bunların 19. yüzyılın başlarından itibaren önemli mevkiler ele geçirmeye başlayan öncüleri gelene kada rahat ve huzur içinde yaşadı.
18. yüzyılın sonlarına doğru ve 19. yüzyılda Yahudiler, Avrupa'da toparlanmaya ve her tarafa dağılmaya çalıştı ve başardı. Haskala denilen "Yahudi aydınlanma hareketi" başladı. Neredeyse 2000 yıllık vatan ve toprak özlemi, Yahudi kanaat önderleri liderliğinde, Siyonizm denilen "Yahudilerin tekrar arz-ı mevud topraklarına yerleşmesi ve devletleşmesi" süreci devreye girdiğinde 19. yüzyıl bitmek üzere idi.
Sosyo-ekonomik durumları iyileştikçe ve Avrupa'da ve okyanus ötesinde ipleri ellerine almaya başladıkça, "Levant" diye de bilinen Kenan illerinin Suriye, Lübnan ve Ürdün'ü de kapsayan o güzelim eski topraklarda, şöyle genişçe ve bağımsız bir milli devlet kurma isteği ve heyecanı arttı! Tamam, hayal güzel de, somuta nasıl dökülecek bu iş, bu hasreti dindirecek süreç nasıl devreye sokulacak, kim önderlik edecek bu sabırsız ve dağınık ve fakat ekserisi cebi şişmeye başlamış topluluğa?
Yedinci bölüm:
Etiketler:
Bizans
,
Ehl-i kitab
,
Haçlı seferleri
,
Haskala
,
Hıristiyan
,
Hz. İsa
,
Hz. Meryem
,
Levant
,
Roma İmparatorluğu
,
Sİyonizm
,
Yahudi aydınlanması
,
zımmi
11 Ağustos 2012 Cumartesi
Öz Kardeşlerini Öldürebilecek Kapasitedeki İnsanların Dünü ve Bugünü - 5
Şimdi İsrailoğulları'nın başında Nun'un oğlu Hz. Yuşa var. Eriha, İlya ve Belka ve nihayet Kudüs...artık arz-ı mevud onun önderliğindeki Museviler'de. Sonra Hz. İlyas, Hz. Elyesa ve Hz. İşmoil İsrailoğulları'na peygamber olarak gönderildi. Hz. İşmoil de Talut'u hükümdar yaptı. Talut (ya da Saul), Filistinliler ile harb ederken, namı almış yürümüş, pek cesur ve gözüpek savaşçı Calut (kesin bir yabancı filmde Goliath ismini duymuşsunuzdur), Musevi ordusunun karşısına dikildi. Böyle bir savaşçının karşısında yapılabilecek en mantıklı şey, erkeklik kitabının temel prensiplerinden birini yerine getirip kaçmaktır. Ama Talut'un ordusunda, hiç de harp meydanından kaçmaya gelmemiş, Calut'u devirmeye kararlı bir genç vardı. Bu genç, korkudan ödü kopmuş akraba ve tanıdıklarının şaşkın bakışları arasında sapanına bir taş koydu ve hiç yenilgi tatmamış Calut'u oracıkta öldürüverdi. Talut, bu genci birazcık kıskanmış olsa da onun ölümünden sonra İsrailoğulları'na hükümdar olmuştur. Biraz sonra Yahudiler'in altın ve yükseliş çağı başlayacak.
Rivayet odur ki, Hz. Davud, milattan 1000 sene evvel tevellüd etti. Talut'un ölümünden sonra başa geçmiş ve hemen Kudüs'ü tekrar alıp, başkent yapmıştır. 40 yıl süren hükümdarlığı, her açıdan bir yükseliş, refah ve bolluk zamanıdır. Birçok fetihle beraber, topraklar iyice büyüdü. Kudüs'te büyük bir mabed inşaasına başladığı halde ömrü vefa etmedi ve yerine, bir savaşta ölmüş olan komutanı Urya'nın (Uria) dul hanımı Batşeba'dan (Bathsheba) doğan oğlu Süleyman geçti.
Hz. Süleyman dönemi Yahudiler'in en parlak ve dolayısıyla şimdilerde dahi özlem ve iştiyak ile andıkları dönemidir. Tıpkı babası gibi 40 sene hükümdar olmuştur. Babasının inşaatına başladığı Beyt-i Mukaddes ya da Mescid-i Aksa'nın yapımını 7 senede bitirdi ve ortaya muhteşem bir mabed çıktı. O zaman bilinen dünyanın en görkemli şehri oluvermişti Kudüs. Hz. Süleyman, Tevrat, on emir ve diğer bazı kıymetli emanetleri bir sandığa (Mukaddes Sandık ya da Tabut-u Sekine) koyup, bu mabedin bir odasına koydurdu. Saba melikesi Belkıs'ı davet etti ve daha sonra onunla evlendi. Daha Talut zamanında neredeyse mağara evi gibi basit kulübelerde yaşayan millet, büyük ve ferah evlerle, ibadethanelerle ve daha birçok binalarla ilk defa tanıştı. Ticaret gelişti ve dolayısıyla zenginlik arttı. O diyarlar adalet gördü. Fakat, hani (teşbihte hata olmasın) "öküz öldü ortaklık bozuldu" derler ya, Hz. Süleyman vefat edince, bizim oniki kabile hemencecik birbirine düşüverdi!
Dünyanın en mamur, en müreffeh, en medeni ülkesi 100 sene sürdü-sürmedi. Yahudiler ikiye ayrıldı; on kabile İsrail Devletini kurarken, kalan iki kabile (ki başlarında Hz. Süleyman'ın oğlu Rehoboam vardı) Yahuda devletinde karar kıldı. Yine eski azgın, bozuk hallerine döndüler. Asuriler ve Babilliler, bu ikiye ayrılmış, eski gücünü kaybetmiş, üstelik çok mal-mülk vaadeden toprakları yağma etti. Dünyanın en zalimlerinden ve kan dökücülerinden biri olan Buhtunnasar (ya da ecnebi haliyle Nebuchadnezzar) Kudüs'ü târ-u mâr etti. Yahudilerin ekseriyetini kılıçtan geçirdi, kalanları da Babil'e sürdü. Hakikisi 40 cüz (her cüzde 1000 sure ve her surede 1000 ayet olmak üzere) olan Tevrat bu karmaşada yok oldu ya da edildi. Bu hacimdeki bir kitabı ezbere bilecek fazla kimse de yoktu. Buhtunnasar, 70 bin Yahudi alimi ve İbranilere onlara peygamber olarak gönderilen Hz. Danyal'ı ve Hz. Üzeyr'i de ( ya da Azra) esir edince, geride kalanlar, akıllarında kaldığı kadar ile Tevrat parçalarını birleştirip şimdiki halini oluştururken, birçok asılsız ve uydurma haber de girdi, pek çok yeri unutuldu ve halilye bu Tevrat ilahi bir kitap olma vasfını kaybetti.
Ağlama Duvarı (altta) ve Kubbet-üs Sahra (üstte) |
Altıncı bölüm:
Etiketler:
Ağlama Duvarı
,
Babil
,
Beyt-i Makdis
,
Calut
,
Hz. Danyal
,
Hz. Davud
,
Hz. Elyesa
,
Hz. İlyas
,
Hz. İsa
,
Hz. İşmoil
,
Hz. Süleyman
,
Mukaddes Sandık
,
Rehoboam
,
Şireveyh
,
Talut
,
Tevrat
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)