Ekim 2023'ten bu yana, neredeyse tüm dünyanın gözü, Gazze ve İsrail'in üzerinde. Bir önceki yazıda, Filistin diye bilinen coğrafyanın geçmişine, Siyonistlerin oraya yerleşip devletlerini kurmalarına ve neredeyse 100 senedir devam eden İsrail-Filistin çatışmasına bakmıştık. Bu yazıda ise, bilhassa 7 Ekim 2023'te yaşanan Hamas saldırısı ve akabinde, neredeyse kesintisiz devam eden İsrail'in Gazze ablukası merkezinde, kimlerin, bu yaşananlara nasıl yaklaştığına ve hiç nihayeti gelmeyecek gibi devam edegelen hadiselerin nasıl çözülebileceğine bakalım:
ABD: Siyonist Yahudiler ile sıkı-fıkı olan Evanjelistlerin nüfuzu ve Ortadoğu'yu bir şekilde, uzaktan kontrol etme arzusu, Amerika'yı İsrail'in yanında olmaya itiyor, her zaman olduğu gibi. İsrail'in, Batı Şeria'daki yerleşimleri ve sivilleri hedef alan saldırıları için, "kınama" şeklinde sesler çıksa da, genelde bunlar çok cılız kalır. Birleşmiş Milletler denilen teşkilatın, veto hakkına sahip 5 ülkesinden birisi olması hasebiyle de ABD, tıpkı yaramaz bir çocuğun arkasını kollayan ağabey pozisyonundadır.
Almanya: İsrail'i destekleyenler arasındaki ülkelerin, tabiri caizse, "en zavallısı"! Holokost ayağına ikide bir zırlayan İsrail'i susturmak için, habire yardım, hibe yaparlar, sorgusuz sualsiz destek verirler!
İngiltere: Balfour Deklarasyonu ile başlayan, İsrail devletinin kuruluş hikayesi vesilesiyle, İsrail'e yakın durur. Her ne kadar, İngiliz vesayetinin sonlarına doğru, sıkıntılı dönemler geçirmiş olsalar da, derin İngiliz lobisi, her zaman için İsrail'in yanındadır. Elbette böyle durumlar için, her zaman olduğu gibi takındığı, "herkesin serbestçe söz söyleme hürriyetini kısıtlamama" mefhumu çerçevesinde, "hem nalına hem mıhına" siyasetini sürdürmeyi hiç ihmal etmez!
Rusya: ABD ile iyice limoni olan Putin, İsrail'e karşı açıkça Filistin tarafını destekliyor. Zaten Rusların, Filistinliler ile olan ilişkileri, soğuk savaş döneminden beri yakınlık arz ediyordu. Hele de Filistin Kurtuluş Örgütü ve El-Fetih gibi sol teşkilatlanmaların tesisi akabinde, SSCB, Filistin ile daha da alakadar olmuştu. Mevcut Filistin Cumhurbaşkanı Mahmud Abbas'ın, bir müddet Moskova'da bir üniversitede talebe olduğunu da ekleyelim.
Çin: Tıpkı Rusya gibi, Çin de İsrail'in Gazze'deki operasyonuna karşı çıkıyor.
Dünya Genelindeki Sol Hareket: Sol zihniyetin revaçta ve/veya iktidarda olduğu memleketlerde (Brezilya, İspanya, Küba...), FKÖ ve sair solcu teşkilatların senelerdir süren mücadeleleri sebebiyle, genel manada bir Filistin hassasiyeti vardır. Hatta birçoğunda, Filistin'i hatırlatacak, cadde sokak, meydan isimleri de mevcuttur. Şu an dünya genelinde yapılan protestoların büyük ekseriyeti de yine sol tanzimlerin tahrikiyle gelişmektedir.
Arap Dünyası: En enteresan kısmı burası, zira Araplar, ırkdaşlarına, dışarıdan birisinin zannedeceği tarzda yakınlık göstermezler! Hatta, Suudi Arabistan gibi olanlar, doğrudan kulaklarını tıkar. Refah hudut kapısının açıldığı Mısır ve Batı Şeria'nın komşusu Ürdün, Filistin tarafından bir tane bile mülteci kabul etmez! Neden? Çünki her iki komşu memleket de, bir zamanlar ülkelerine gelen Filistinlilerin, bir şekilde düzensizliği, karışıklığı hatta anarşiyi körüklediklerini, acı şekilde tecrübe etmiş ve bir daha böyle adımlar atmaya tövbe etmişti!
Gazze'deki Genel Durumu Nasıl Okumak Lazım:
Gazze'de olup bitenleri doğru olarak analiz edebilmek için bazı şeyleri yerli yerine koymak lazım. Zira hem solcuların beynelmilel kampanyaları hem de bizim, sağını solundan ayıramayan muhafazakarımız yüzünden, bazı mevzular doğru bir şekilde temellendirilmekten pek uzak! Bunlardan ilki ve en mühimi şu:
* İsrail'in Gazze'yi, tamamen ve toptan işgal etmek gibi bir düşüncesi yok ve hiç olmadı! Gazze'nin Arz-ı mevud'un bir parçası olduğunu iddia eden aşırı dinciler var elbette ama şimdiye kadarki resmi politikalar, bu yönde müşahhas bir adım atılmadığını açık olarak gösteriyor. İsrail burayı işgal edecek olsa, şimdiye kadar çoktan yapardı. Ancak ellerine geçen her fırsatta, buradan çekildi. Evet, 2005'e kadar, sayısı tedricen 8 bine kadar artan bir yerleşimci Yahudi nüfusu oldu Gazze'de ancak bunlar, 1947 sonrasında, bir türlü normalleşmeyen güvenlik meselesini, biraz olsun düzeltmek gayesiyleydi. 2005'te, içteki sert muhalefete rağmen, İsrail hükumeti, Gazze'deki varlığını tamamen sonlandırdı.
* Gazze'yi idare eden Hamas denilen teşkilat, tüm varlığı ve siyasetini, İsrail'i yeryüzünden silmek üzerine kurmuş, kime hizmet ettiği bilinmeyen, kendi bekası için kendi halkına dahi acımasızca davranmaktan çekinmeyen bir organizasyon. Gazze'ye yağan yardımların aslan payına, bu teşkilatın yönetici kadrosunun konduğu da ortada. Bu teşkilatın kullandığı lisan ve her şeyi, intikam, kin ve ne olursa olsun uzlaşmama üzerine kurulu.
* İzzeddin el Kassam tugayları isimli garabetin faaliyetleri! Muhammed Abduh'un bir talebesinin (aynı zamanda Reşid Rıza'nın da sınıf arkadaşı) ismini taşıyan bu yapı, 7 ekim 2023'te Hamas'ın İsrail'e çıkarma yapması sonrasında iyice zirve yaptı. Bunların vazifesi, ateşi, işgali alevlendirmek... Zira kendileri hasbelkader birkaç israil askeri öldürünce, bir-iki boş tank patlatınca, bu askerin ve zayiatın ikamesi olarak İsrail emniyet kuvvetleri, onlarca bebek ve masum öldürmeye tekrar tekrar şevkleniyor!
Peki bu Ateş Nasıl Biter:
Gazze'de senelerdir devam eden ve yüz binlerce masumun canına kasteden çatışmaların sona ermesi için yapılması gereken şey, aslında en basit ve tesirli olanı... Sulh! Söylemesi kolay tabi ama, nasıl olacak ki?
![]() |
Gazze'nin hali |
Ayağı yere basmayan, hakikatleri olduğu gibi görmemekte ısrar edenlere, bir kez daha çıplak gerçekleri söyleyelim: İsrail, dünyanın en kuvvetli devletlerinin şartsız desteği ile, bu hadiselerin tereddütsüz üstün gücü! İsrail'i tehdit etmek, meskun mahallere füze falan fırlatmak, baskın yapıp rehine almak gibi faaliyetler, daha fazla ateş, daha fazla masum ve bebek ölümü demek! İki bin sene sonra, kendi devletlerini kurmuş ve kurulurken, kendi dininden olanları dahil öldürebilecek kalibredeki insanları, birkaç tane füze, patlama, rehine ve silahla durdurabileceğini sanmak, acayip bir saflık olacaktır!
Dolayısıyla sulh yoluna girmekten başka alternatif yok. Bölgedeki ateşin sönmesi için, evvela Hamas'ın, elindeki rehineleri, aldığı gibi teslim etmesi lazım. Sonrasında ise, Hamas ve altındaki silahlı teşkilatların, derhal, silahlı ve tehditli icraatlarından vazgeçmesi şart. Bundan sonraki adım ise, en kalıcı ve en sağlam temelli olanı: Filistinliler, İsrail'in varlığını, olduğu gibi kabul edecek ve onlarla, ellerindeki mevcut topraklarının müreffeh hale gelmesi için işbirliği yapacak. Kesintisiz bir travma yaşayan Filistinli çocukların tedrisatı, intikam ve kin üzerine değil, kendilerine saldırılmadığı sürece saldırganlaşmama temeline oturtulacak.
İsrailli bir yerleşimci, tüm hadiseyi özetler biçimde açıklıyor sanki:
Merhabalar, bu blog yazınız altına yazmak istemezdim ama merakımı mazur görün. Hala İsa Aleyhisselam ile Muhammed Aleyhisselam arasında 1000 seneye yakın bir dönem olduğuna ve Eflatun ile İsa Aleyhisselam'ın aynı devirde yaşadığına yönelik kanaatinizi koruyor musunuz? Umarım görür ve cevaplandırırsınız.
YanıtlaSilMerhaba,
Silyorumunuz için teşekkür ederim!
Aslında kendi kanaatim olsa değiştiririm ama çok sağlam kitaplardan mehaz var ve onlar da temel dini ahkama muvafık olduğu için, genel kabulün aksine, bu mehazlara itibar etmek daha uygun geldi.
Tam İlmihal'in 152. baskısının 1122. sayfasında İsa Aleyhisselamın hâl tercümesi anlatılırken yazılanlarla bu bilgi çok çelişkili gözüküyor, bir tarihi bağlama oturmuyor.
Sil"491 — ÎSÂ “aleyhisselâm”: İnsan idi. Peygamber idi. Allahü teâlâ, Onu babasız yaratdı. Annesi hazret-i Meryem, Hunnenin kızı idi. Hunne, Imrânın hem üvey
kızı, hem zevcesi idi. Kudüsün Beyt-i Lahm kasabasında tevellüd etdi. Annesi yirmi yaşında idi. Rum Kayserinin Şâmda vâlîsi olan Herdüs, babasız doğduğu için, ikisini öldürmek istedi. Meryemin amcası oğlu Yûsüf Neccar, bunları Mısra götürdü. Oniki sene sonra, Herdüsün öldüğünü haber alınca, Şâmın Nâsıra kasabasında cebel-i Halîl köyüne getirdi. Otuz yaşında Peygamber oldu. Otuzüç yaşında, diri olarak göke kaldırıldığı, bütün islâm kitâblarında yazılıdır. Kendisine az kimse inandı. Kıyâmet yaklaşınca Şâmda, Ümeyye câmi’i minâresine inecek, evlenecek, çocukları olacak, hazret-i Mehdî ile buluşacak, kırk sene yaşayıp, Medînede vefât edip, Hucre-i se’âdete defn edilecekdir. Allahü teâlâ, buna (İncîl) kitâbını gönderdi. İncîlde Allahü teâlânın bir olduğu, Îsâ aleyhisselâmın, Allahın kulu ve Peygamberi olduğu, âhır zemânda, Ahmed isminde bir Peygamber geleceği yazılı
idi. Bolüs [Pavlos] isminde bir yehûdî, Îsevî görünüp, Havârîler arasına karışdı. Îsâ aleyhisselâmdan sonra, ilk işi, hakîkî İncîli yok etmek oldu. Havârîlerden olan Barnabas, Îsâ aleyhisselâmdan gördüklerini ve işitdiklerini doğru olarak yazdı ise de, Bolüs bunun yayılmasına mâni’ oldu. Dahâ sonra, bozuk İncîl kitâbları her yere yayıldı. Kitâbın sonundaki ism cedvelinde Barnabas ismine bakınız! Şimdi elde bulunan İncîller birbirlerine benzemiyor. Katolikler, ortodokslar ve protestanlar, hep başka başka İncîller okuyorlar. Birbirlerini beğenmiyorlar. Îsâ aleyhisselâm kendisine inananlar arasından oniki kişiyi seçdi. Bunlara (Havârî) denir. Yehûdîlerin çoğu inanmadı. Kendisine ve annesine çok kötü şeyler söylediler. Îsâ aleyhisselâm göke çıkarıldıkdan kırk sene sonra, Romalılar Kudüse hücûm etdi. Yehûdîlerin çoğunu öldürdü, bir kısmını da esîr etdiler. Şehri yağma etdiler. Kitâblarını yakdılar. Yehûdîler, sonra hakîr, zelîl oldular."
Rum Kayserinin Şâm vâlîsi olan Herdüs'ten kastedilen zat Roma'nın vasalı olan Herodian hanedanlığının krallarından başkası olabilir mi? Bu hanedanın kurucusu olan Büyük Hirodes'in ve haleflerinin Judea bölgesinde egemenlik sürdükleri dönemi tarih derslerinden gayet iyi bildiğimizi ve tanıdığımızı düşünüyorum.
https://en.wikipedia.org/wiki/Herodian_kingdom
İlaveten, Muhammed Aleyhisselam'dan 963 veya 1000 sene önce (MÖ 400 - 350 arası) Ortadoğu coğrafyasında bir Roma egemenliği yok, o dönemde Roma Cumhuriyeti'nin Apennin Yarımadasındaki minik bir oligarşik beylik (başka bir tabir bulamadım) olduğunu gayet iyi biliyorsunuz herhalde.
https://en.wikipedia.org/wiki/File:Roman_Empire_map.ogv
Bu durumda MÖ 400 - 350 civarında Kudüs civarında yașamış olan İsa Aleyhisselam'ın "Rum Kayserinin Şam valisi olmuş Herdüs ile çağdaş olması" anakronizmi sizi rahatsız etmiyor mu?
Dahası aynı eserin 1097. sayfasında Eflatun için
Sil"293 — EFLÂTUN: Platon, eski yunan felsefecisidir. Sokratın talebesi, Aristonun hocasıdır."
demekte. Aynı eserin 1123. sayfasında ise başka bir tarihi şahsiyet olan Büyük İskender hakkında kısa malumat verilirken Eflatun'un talebesi olan Aristo tarafından yetiştirildiği tarihi belgelere uygun bir biçimde naklediliyor.
"496 — İSKENDER: Üç İskender vardır: 1- Makedonya kralı Filipin oğludur. Mîlâddan [356] sene önce tevellüd, [323] sene önce otuzüç yaşında vefât etdi. Onüç yaşında Aristonun terbiyesine bırakıldı. Yirmi yaşında hükümdâr oldu."
Tam İlmihal'de İsa Aleyhisselam ile Muhammed Aleyhisselam arasında 1000 seneye yakın müddetin olduğu direkt ve açıkça yazıyla belirtilmiyor gerçi. Ancak Büyük İskender ile ve dolayısıyla da İskender'in hocasının hocası olan Eflatun ile aynı dönemde yaşamış olan İsa Aleyhisselam'ın Muhammed Aleyhisselam'dan 1000 sene kadar evvel yaşamış olduğu çıkarımı sırf Tam İlmihal'de verilen bilgilere dayanılarak yapılabilir. Zaten "dinimizislam.com" gibi TGRT grubu ile bağlantılı sitelerde sizin blogunuzdaki bu iddia açıkça ve üstü kapalı olmadan sunuluyor. Soru bu 1000 senelik müddet iddiasına nereden ulaştığınız değil. Soru bu derece basit karşılaştırmalı bilgiler ve incelemeler ışığında elimizde kalan bu iddianın Tam İlmihal'de yer almasının bu kitabı bir çelişkiler yumağı kılıp kılmadığı.
Keşke blogunuzda Azerbaycan halkına "kötü sıfatların hepsinde bütün Müslüman ülkelere önderlik edecek derecede uzmanlaşmış, eski bir diktatörü tapacak derecede seven, aldığınız nefes için bile rüşvet isteyen, sokakta giderken, pantolonunuzu çıkarmadan donunuzu çalabilecek kapasitede profesyonel alçaklıktan muzdarip, sazlarla, türkülerle, kahramanlık hikayeleri ile uyutulan topluluk" iftiraları atıp bir komşu bir ülke hakkındaki bilgisizliğinizi ve sığlık düzeyinizi sergilemeye harcadığınız vakti ve zamanı asrın en değerli dini kitabı olarak itikat ettiğiniz eserin iç çelişkilerini görüp anlamaya sarfetseydiniz.
Evvela bir şeyin altını çizmek lazım:
SilMiladi takvimin kendisinde büyük bir sıkıntı ve boşluklar var. Bu sıkıntılı dönem veya dönemler, tüm parçaları ile birlikte geriye doğru itildiğinde, nasıl bir manzara ile karşılaşırız belli değil, çünki çok fazla tarafı var.
Burada esas olan kısım şu; Miladi takvim yani Hristiyanların takvimi güvenilmez ve yanlıştır!
Dolayısıyla Tam İlmihal'de bu mevzu ile alakalı yazılanlarda herhangi bir tenakuz yok. Çünki hal tercümeleri kısmında yazanlar resmi tarihi aksettiriyor. Ama kıymetli kitaplarda yazılmış olması hasebiyle, Eflatun ve İsa aleyhisselamın muasır olma durumu da ayrıca başka bir bahiste bildiriliyor.
Bunun yanında, Tam İlmihal'deki "güncel dünya" veya İslamiyet'i doğrudan ilgilendirmeyen konulardaki malumatta, bazı hatalar olması normal ve hoş görülebilir çünki bunlar, dinimiz ve itikadımızla alakalı değil. Esas, dini konularda bir tenakuz bulabilirseniz, üzerine bakalım!
Azerilerin vasıflarını sayarken yazdıklarımız arasında "alçaklık" geçmiyor yalnız ve hepsi tecrübeler ve şahitlere dayanarak yazılanlar! Ve tabi ki bu bir genelleme! Bunlardan sıyrılıp, kabiliyetli ve temiz insan evladı olmayı başarabilenler başımızın üstünde!
963 senelik arayı Hicri takvime göre hesaplarsak da Hicretten 705 sene öncesine kadar Güney Levant coğrafyasında herhangi herhangi bir Rum egemenliği yok.
Sil"408 — HEROD (Büyük): Romalıların emrinde Filistin vâlisi idi. Yehûdî idi. Îsâ aleyhisselâmı çocuk iken, öldürmek için emr verdi. Hazret-i Meryem bunu işitince, oğlunu Mısra götürdü."
"960 — YAHYÂ “aleyhisselâm”: Zekeriyyâ aleyhisselâmın oğludur. Annesi Elisâ, İmrânın kızı idi. Hıristiyanlar Elizabeth diyor. Hazret-i Meryemin teyzesi oğlu idi. Dâvüd “aleyhisselâm” soyundandır. (Tevrât)da yazılı olan Îsâ aleyhisselâmın geleceğini haber verdi. Îsâ “aleyhisselâm” göke çıkarıldıkdan sonra, (İncîl)e uyduğu için, zâlim yehûdî hükümdârı büyük Herodun torunu, birinci Herod tarafından şehîd edildi."
Herod Hanedanlığına mensup Büyük Herod gibi kral ve tetrarch'lar ile İsa Aleyhisselam'ın ve Yahya Aleyhisselam'ın çağdaş olduğu bilgisi defaatle verildiği halde bunun aslında böyle olmadığının en azından parantezle veya bir dipnot olarak belirtilmemesi veya doğrusunun yazılmaması noksanlık değil mi?
Daha bir yanlış bilgiyi "hal tercümeleri kısmında yazanlar resmi tarihi aksettiriyor" diyerek veriyorsunuz. Eflatun'un İsa Aleyhisselam ile çağdaş olduğu bilgisi de Burhan-ı Kati'den naklen aynı kısımda veriliyor.
Dahası, resmi ve her türlü tarihe göre, Yahya Aleyhisselam'ı şehit eden tetrarch (kral) Tam İlmihal'de yazılanın aksine Büyük Herod'un torunu değil, oğludur.
https://en.wikipedia.org/wiki/Herod_Antipas
https://en.wikipedia.org/wiki/John_the_Baptist
En temel farka geliyoruz yine... Siz, Wikipedia'yı "yanılmaz bir tarih kaynağı" olarak kabul edebilirsiniz ama dinini kayıran Müslümanların, bazı konulara temkinli yaklaşmasını da anlamak lazım!
Silİthamlarınız, İslamiyet'in ne esas ne de füruğunda bir şeye işaret ediyor!
Hal tercümeleri kısmında yazanların modern seküler ilim ve akademya camiaları tarafından kabul edilen resmi tarihi aksettirdiği iddiasına cevaben yazdım resmi tarihe göre Yahya Aleyhisselam'ı şehit eden tetrarch'ın (kral'ın) Tam İlmihal'de yazılanın aksine Büyük Herod'un torunu değil, oğlu olduğunu. Yoksa Yahya Aleyhisselam'ı şehit eden kralın aslında Büyük Herod'un torunu olduğu tezini doğru da kabul edebiliriz, sorun yok.
SilEflatun ve İsa Aleyhisselam'ın muasır olma durumunun hal tercümeleri kısmında Burhan-ı Kati'den naklen veriliyor olması, yazarın bu kısımda da okuyucuya iletmeyi hedeflediği bilgilerin diğer ana kısımlardakiler ile aynı nitelikte olduğuna ve yazarın bu kısımda da okuyucuya kendisine göre sırf doğru olan malumatları iletmek maksadında olduğuna delalet ediyor
Bu arada ikinci yorumumda "Tam İlmihal'de İsa Aleyhisselam ile Muhammed Aleyhisselam arasında 1000 seneye yakın müddetin olduğu direkt ve açıkça yazıyla belirtilmiyor gerçi" yazmışım ama yanılmışım. 767. sayfada Şeyh Ahmed Sirhindi'den, Burhan-ı Qati'den ve Mevahib-i Ledünniye'den naklen açıkça yazılmış.
İthamlarım tabii ki İslamiyet'in iman esaslarına ve füruğuna yönelik değil, Müslüman olarak böyle bir şey niye böyle bir şey yapayım? Aslında tüm bu tartışmanın kaynağı sizin de sempatizanı veya mensubu olduğunuz camiada tipik olan en hakiki, en ortodoks, en doğru, aslına en uygun Ehl-i Sünnet yorumunu tekelinizde tutmanız istikametinde geliştirmiş olduğunuz mutlak kanaat, o kanaat ki "by default" Tam İlmihal'e yönelik en ufak bir skeptisizmi veya apatiyi dinini kayırmamakla veya gayrimüslim tetkikatçıların söylemlerine yanılmazlık atfetme ile özdeşleştirmenizi kaçınılmaz kılıyor. İşin daha vahimi mutlak hakikati bulmuş ve elde tutuyor olma inancının kaçınılmaz bir uzantısı olan kibir ve üstten bakma hali Fasından Azerbaycanına ve Nijeryasına kadar hakkında hemen hemen hiç düzeyinde ciddi bilgi sahibi olduğunuz koca ülkeler hakkında pervasız seviyede yargılayıcı tavrınızın, Filistin'de devam eden mücadeleye yönelik bu derece empatiden ve idrakten mahrum yaklaşımınızın da nedeni ve kaynağı.
Sonunda baklayı ağzınızdan çıkardınız (ben de ne zaman olacak diye bekliyordum)!
SilŞimdi siz, hemen şimdi işe girişin ve Tam İlmihal'deki kaynakları tek tek araştırın (asıllarını tabi) ve orada, Seadet-i Ebediyye ile uyuşmayan yerleri tek tek bulun, olur mu?
Sonra da aynı hassasiyetle, o kaynakları, zamanımızda kendine "Sünni" diyen sair cemiyetlerin kitapları ile karşılaştırın bakalım hangi kitap aslının tıpkısı!
Kibir falan demişsiniz de, ben şahsen, Tam İlmihal'i okuyup, idrak edip kibir sahibi olan hiç görmedim. Büyük bir, realiteyi kabul, verilen eşi bulunmaz bu nimet karşısında eziklik ve bunu yaymak için üstün bir gayret var... Bu da gayet tabi!
Dünyayı bilhassa da İslam coğrafyası denilen yerleri çok iyi tahlil ediyoruz ama büyük bir farkımız var... Biz hayalperest, romantik hülyalarla bakmıyoruz dünyada cereyan eden ateşlere... Seadet-i Ebediyye'yi idrak eden kimsenin, gayrıdan en mühim farklarından birisi budur!