Yirminci ve haliyle yirmibirinci yüzyılın başında, nüfusun
kahir eseriyetinin Müslüman olduğu iddia edilen Türkiye'nin herhangi bir
yerinde, bir ortamekteb talebesi, sırasıyla tarih ve din bilgisi derslerine
girse, karşılaşacağı manzara aşağı yukarı şu şekilde olacaktır:
"Ağaçtan meyve toplayacağız derken boyu da bayağı uzattık, iyi şekil oldu!" |
Tarih dersinde muallim, ilk insanların mağaralarda yaşayan, dabağlanmamış
derilerle örtünmeye çalışan, ihtiyaçlar karşısında ateşi ve tekerleği bulan, yaşadıkları mağaraların duvarlarına resimler çizen vahşiler olduğunu anlatacaktır. Bu tarih dersinde çocuk, maymundan evrilen atalarının, dört ayak üzerinde takılırken, zamanla ağaçlardaki meyveleri toplayabilmek için iki ayak üzerinde durmayı öğrendiğini ve her şeye sıfırdan başladığını öğrenir. "Tarih
Öncesi” diye, daha yazının bulunmadığı bir dönemi olduğunu, bu tarih
öncesindeki dönemlerin de çeşitli kısımlara ayrıldığını görür. Çocukken çizgi
filmini izlediğimiz “Taş Devri”nde “avcı” ve “toplayıcı” sıfatlarından başka
bir becerisi olmayan “maymunsu” insanların, vahşi hayvanlardan korunmak ve onların
etlerinden istifade edebilmek için taşları yontmaya ve biçimlendirmeye
çalıştığını anlar. Hatta tarih dersi muallimi , insanoğlunun ilk inanışlarının,
tabiat olayları ve devyarasa hayvanlar karşısındaki ilk pagan kıpraşmalarının
bu çağda başladığını, mağaralara resimler ve çeşitli şekiller çizdiklerini,
heykelcikler yapmaya başladıklarını kendinden gayet emin bir şekilde çocukların
körpe dimağlarına yerleştirecektir. Tarih
dersi, Paleolitik, Epipaleolitik Çağ, Eski Taş, Yontma Taş Çağı, Kabataş Devri, Bakır Çağı,
Kalkolitik Çağ, Maden, Tunç Çağı vs... gibi -bak bunları senin gibi cahiller
için tasnif ettik kıymetini bil tadında- bir yığın “cilalı” ama saçma sapan
isimlerle gençlerin kafası meşgul eder. Şu haliyle çocuğun aldığı “tarih”
dersi, zihniyet olarak taban tabana zıt olduğumuz ileri sürülen Sovyet SosyalistCumhuriyetler Birliği zamanında anlatılan “tarih” ile birebir örtüşmektedir.
Talebenin bu dersten sonraki durağı ise, “Din Kültürü ve Ahlak
Bilgisi” dersidir. Din Bilgisi muallimi, sanki yukarıda vasıfları sayılan Tarih
dersine inat, ilk insanın, aynı zamanda ilk peygamber olduğunu, Hz. Adem’in ve
çocuklarının okuma yazma bildiğini, yerleşim yerlerinde yaşadığını, kumaş
dokumak, çiftçilik yapmak... gibi
meziyetleri olduğunu ve Hz. Adem’e 50 suhuf ( 4 büyük kitap haricindeki küçük
kitaplara verilen isim) gönderildiğini anlatır.
Şimdi bu talebe, ilk insanları, Tarih dersinde anlatılan
haliyle kabul etse, çok açık bir şekilde, mensubu olduğunu iddia ettiği İslam
Dinine karşı gelmiş olacak, Din dersine inansa, “örümcek kafalı” ve “gerici”
olacaktır. Daha körpecikken karşılaşılan
şu içinden çıkılmaz durum bir bakın!
Pekii... işin arkasında ne var? Hangi düşünce ve hangi
kuvvet, tabiri caizse, “müslüman mahallesinde salyangoz satmaya” çalışıyor, ona
bakalım?
Her şey aslında, “İslamiyetin Evrim Teorisine Bakışı”
yazısında da belirtildiği gibi, hayal dünyası en az cepleri kadar şişkin olan, “din”
kelimesini duyunca kulaklarından dumanlar çıkaran ve din muhalifliği söz konusu
olunca hemencecik organize oluveren ve mal varlıklarını bu uğurda akıtıveren
çevrelerin, “Evrim” diye bir şeyi duymasıyla başladı.
Fransız biyolog Jean Baptiste Lamarck’ın iddiaları, ardından
bu fikriyata esas zemini hazırlayacak olan İngiliz amatör biyolog Charles Darwin’in
çalışmaları ve eserleri, Semavi Dinlerden pek hazzetmeyen ve yukarıda sıfatlarının
bir kısmı sıralanmış olan çevrelerin iyi teşkilatlanması ve gayretli çalışması
ile kısa zamanda netice verdi ve yirminci yüzyılın hemen başlarında
şekillenmeye başlayan Marksist zeminli, Sosyalist ya da Komünist görünümlü Ateist zuhurlarla
yasal platformunu buldu.
Artık “laikleşmiş” mekteplerde talebelere, ilk insanların,
maymunlardan ya da en azından maymunlarla aynı ortak atadan geldiği, yarı
maymun yarı insansı mahlukların zamanla geliştiği ve dinlerin de, bu insansı
formların tabiat güçleri karşısındaki puta tapıcılığından zamanla tek tanrılı
dinlere evrildiği öğretiliyordu. Yani daha basit ifadesiyle, “yaradılış diye
bir şey yoktur”, “ilk insanın ilk peygamber inancı bir safsatadır”, dolayısıyla
“bir Yaratıcı” kavramı boş bir hurafedir.
Oysa İslam dini, Kur’an-ı
Kerim’de ve hadislerde defaatle bildirdiği üzere, ilk insanın çamurdan (ya da
balçık) yani yoktan yaratıldığını kesin olarak bildirir. İlk insan aynı zamanda
ilk Peygamberdir ve bütün isimler kendisine öğretilmiştir, nesli okuma ve yazma
bilir, “Tarih Öncesi” diye “yazı”dan hâli bir dönem yoktur.
Bütün bu bilgilerden ve İslam alimlerinin bildirdiklerinden
anlaşılıyor ki, medeniyet ya da gelişmişlik ya da gelişmişlik olarak telakkli
edilecek şeyler sürekli bir yukarı ivme göstermemiştir. Bazı medeniyetler, o
zamanın Peygamberinin liderliğinde gelişmiş, sonrasında ise sönmüştür (zaten
dünyanın çeşitli yerlerinde bulunan ve
elindeki tabletle ya da akıllı diye geçinen cep telefonuyla harikalar yaptığını
sanan zamane insanının ağzını açık bırakan çok eski medeniyet kalıntıları da
bunu ispatlar durumda). Bazı bölgeler de hiç gelişmemiştir. Şu anda bile hala, Papua’da
veya balta girmemiş Amazon Ormanlarında (hep bu ifadeyi kullanmak istemişmdir,
nasib bugüneymiş!) giyinmekten bihaber, ormanlarda yaşayan, ve hiçbir
gelişmişlik emaresi göstermeyen bir sürü yer var. Böyle yerlerin olması ve
buralarda yaşayanların, tam manasıyla “vahşi” bir yaşam sürmesi, medeni dünya
için bir gelişmemişlik parametresi sayılabilir mi? Hala bu vahşilerin var
olması, günümüz dünyasını “İlk Çağ” ya da “Taş Devri” olarak adlandırmaya sebep
midir? Elbette hayır.
Videosu da var üstelik:
Muthis carpitma var bu yazida.Homo sapien turu birden ortaya cikmis devami oldugu iddia edilen nedarteli buyuk ihtimalle yok etmistir.Yani bugun bonobolarla insanlarin birlikte bulunmasi gibi (eger bonobolari insanoglu yok etse bizden 10000 yil sonra gelen insanlarin biz bonobolardan gelmisiz iddiasini ortaya atmalari gibi sacma bir iddia)Kuranin hicbir yerinde ademin okuma yazma bildigini yazmaz ve sadece esyanin ismi ogretildi der.Ayrica cocuklari hakkinda iddia edilen bilgilerin hicbirini vermez.Kuran dogmatik degil bizzati bilimsel calismalari destekler.buna en guzel ornekte ilk emridir.surekli dusunmeye yoneltir .hic akil etmezlermi hic dusunmezlermi diye bircok ayet vardir.bilgi muslumanin kayip malidir nerde bulursa almasi gerekir.
YanıtlaSilRahman, 55/3-4: “O, insanı yarattı. Ona açık ve berrak şekilde düşünmeyi ve konuşmayı öğretti.”
SilBakara, 2/31: “Ve O, Adem’e her şeyin ismini (kavramsal düşünmeyi) öğretti, sonra onları meleklerin önüne koydu ve “dedikleriniz doğruysa haydi bu (şey)lerin isimlerini bana söyleyin bakalım!” dedi.”
Alak, 96/1-5: “Oku yaratan Rabbini adına, insanı bir yumurta hücresinden yaratan! Oku, çünkü Rabbin Sonsuz Kerem sahibidir, (insana) kalemi kullanmayı öğretendir, insana bilmediğini belleten!”
Bu ayetler Adem'in hem okumayı bildiği hem de eşyanın isminin öğretildiğini işaret eder.
5:27 -
Onlara Âdem'in iki oğluyla ilgili haberi hakkıyle oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen, ötekine):" Seni öldüreceğim" demişti. Diğeri ise şöyle demişti: "Allah, yalnız kendisinden korkanlardan kabul eder".
5:28 -
"Allah'a yemin ederim ki, sen beni öldürmek için bana el uzatsan da, ben seni öldürmek için sana el uzatacak değilim, ben âlemlerin Rabb'i olan Allah'tan korkarım.
5:29 -
"Ben isterim ki sen, benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip ateş halkından olasın! Zalimlerin cezası budur".
5:30 -
Bunun üzerine kurbanı kabul edilmeyenin nefsi kendisini, kardeşini öldürmeye teşvik etti ve onu öldürdü. Böylece zarara uğrayanlardan oldu
Adem'in çocukları ile ilgili bilgiler de bulunur!!!
Homo sapien türünün BİRDEN ÇIKTIĞI tezi klasik evrim tezidir ki devamı ara geçiş formu arayışıdır. Ota Bnega örneği bu facia tezin uç noktasıdır.Bir insan için yürekler acısıdır.
Söyledikleriniz ile yukarıda yazılanlar arasında fazla bir fark yok aslında. Sadece şu var ki; İslamiyet'te Kur'an-ı Kerim'den sonra, birçok konuyu aydınlatan hadisler de var.
YanıtlaSilAyrıca, Hz. Adem bir peygamber. Bir Peygamber'in etrafında cehalet ve ilkellik olabilir mi, mağarada yaşam olabilir mi? Eğer, bazıları gibi, Hz. Adem'i peygamber olarak tanımıyorsanız bile, Kur'an-ı Kerim'de kendisinde övgü ile bahsedilen ve kendisine bazı şeyler öğretildiği belirtilen bir zat ve ailesi, elbette ki mağara insanları olamaz.
Kur'an-ı Kerim'in bilimselliği desteklediğini hiçbir yerde inkar etmedik zaten.