"Aydın" denilen ve kitleleri etkileyip peşinden sürükleyebilen okumuş tayfanın bir topluma nasıl derinlemesine zararlar verebileceğini ve bu zararın nasıl nesiller boyu silinmez yaralar bırakabileceğini tarih bize açıkça gösteriyor. Bir önceki yazıda değinilen teorik bilgilere istinaden biraz pratik yapalım ve hem içinden çıktığı millete hem de o milletin mukaddesatına yabancılaşmış hatta düşmanlaşmış zatlara misaller verelim. Aşağıdakiler, zikredilmesi gereken zevattan pek az bir kısmını teşkil etse de, hem temsil ettikleri dönem ve fikri gün ışığına çıkarması hem de ardından bıraktıkları tahribatların pek büyük olması nedeniyle seçilmiştir. Kemal Sunal filmlerinin Türk aile yapısına ve ahlaka verdiği zararın arka planını fikren ve bilerek dolduran senarist ve yönetmen tayfasına tabi ki daha çok yer ayırdık ki, millet bu "film" diye yutturulan ahlak aşındırıcılarını iyi tanısın:
Mustafa Reşit Paşa: Osmanlı'nın eksenini kaydıran ve yörüngesinden çıkaran en mühim aktörlerden biridir. Londra sefaretinde mason olmuştu. İngilizlerle beraber tasarladıkları Tanzimat Fermanı denilen garabeti devreye soktu. Medreselerden fen dersleri kaldırılarak, din adamları cahil bırakılmaya çalışıldı. 19. yüzyılın ikinci yarısının bozulması ve devletin esas yozlaşmasının mimarlarındandır.
Namık Kemal: Babası Yenişehirli Mustafa Asım Beydir. Dedesi Abdüllatif Paşa, annesinin babasıdır ve Namık Kemal yanında ve tesirinde kalmıştır. Dedesinin Bektaşi bulaşıklığı tabi olarak kendisine de geçmiştir. Mason olduğu bilinmektedir. Rakı ile münasebeti fazlacadır. İki tarafı keskin bıçak gibi bir sağa bir sola saldırmışlığı vardır. Hatta arkadaşı olduğunu iddia ettiği Ziya Paşa'yı da jurnallemiştir.
Namık Kemal: Babası Yenişehirli Mustafa Asım Beydir. Dedesi Abdüllatif Paşa, annesinin babasıdır ve Namık Kemal yanında ve tesirinde kalmıştır. Dedesinin Bektaşi bulaşıklığı tabi olarak kendisine de geçmiştir. Mason olduğu bilinmektedir. Rakı ile münasebeti fazlacadır. İki tarafı keskin bıçak gibi bir sağa bir sola saldırmışlığı vardır. Hatta arkadaşı olduğunu iddia ettiği Ziya Paşa'yı da jurnallemiştir.
İbrahim Temo: İttihad ve
Terakki’nin kurucu beyin ve motorlarından biridir. Bütün Müslümanların
Halifesi 2. Abdülhamit Han düşmanıdır haliyle.
Şemsettin Günaltay: Din Tarihi müderrisi iken, sonradan Cumhuriyet Halk Fırkasından mebus olmuştur.
Ebcioğulları: Bu soyadını genelde müzik ve yazarlıktan (Hikmet Münir ve Fecri kardeşler) tanırız ama bu soyisimde başka kişiler de var. Aslı terzi olan ve Tercüman gazetesinde gazetecilik yapan Enver Ebcioğlu’nun Paris’teki yeri Bektaşilerin ve dolayısıyla masonların toplanma yerlerinden biri. Attila İlhan kendisini hayırla! yad eder.
Muhsin Ertuğrul: “Moskova, uyanan dünyanın yeni Kabesidir, ben yaptığım bu hacda yeni imanımın ışıklarını buldum.” gibi sözler sarfeden ve Nazım Hikmet'in yakın arkadaşı tiyatrocu. 1922-1939 yılları arasında memlekette “tek” film çeken de bu imiş!
Nereden yozlaştıracağını iyi bilen öncülerden biri Hasan Ali Yücel |
Oktay Rifat: Meşhur şair, yazar ve “Garip” akımının başlatıcılarından olmasının yanı sıra, Nazım Hikmet’in de kuzenidir. Eserlerinde içki “su” gibi akar ve kendini “sosyalist” olarak tanımlar. Babası Samih Rıfat (Yalnızgil) ve amcası Alı Rıfat Çağatay’dır. Ali Rıfat musikicidir ve Bektaşi meşrep olarak bilinmektedir.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu:
Bektaşi tekkesi müdavimlerinden.
Abdülbaki Gölpınarlı:
Ashaptan bazılarına düşmanlığı ile tanınan meşhur bir Mevlevi çığır açıcılardandır. Tarif ettiği Mevlana ve
tasavvuf ile gerçek Mevlana ve tasavvuf arasında dağlardan daha
büyük farklar vardır. Gel gör ki akademisyendir, lafı dinlenir.
Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas Balıkçısı):
Robert Kolej’de tahsil görmüş desek.
Hakkı Devrim: İçindekilerini
bir programda kaçırıveren, bu topraklara ve insanlarına çok uzak
kişilerden sadece biri.
Memduh Ün: Kanlı Nigar
gibi, İslam düşmanlığının ve dini değerle açıkça dalga
geçmenin su üstünde açıkça göründüğü filmlerin senarist,
prodüktör ve yönetmenlerinden biri.
Ertem Eğilmez: Şaban’lı,
Ramazan’lı, Apti’li filmlerin yönetmeni.
İhsan Yüce: Kibar Feyzo adlıhakaret gibi filmin senaristi. Sunal’ın ve bu tayfanın birçok
filminde rol almış, “hacı” veya biraz daha muhafazakar ve kötü
tiplemeleri milletin gözüne sokmuştur. Senarist kimliği vardır ve şairdir bir yandan da. Türk toplumunun dejenerasyonunda unutulmaz katkıları vardır.
Atıf Yılmaz: Kibar Feyzo ve Dolap Beygiri gibi ahlaksız yapımların yönetmenidir. Vedat Türkali'nin kızı Deniz Türkali idi son eşi.
Cumhuriyet Gazetesinin şişirmelerinden sadece biri; Rıfat Ilgaz |
Kartal Tibet: “Tarkan Filmleri”
diye bilinen ucube ve zerre orjinallik taşımayan eserlerin başrol
oyuncusu olarak tanınsa da, genelde Şalvar Davası, Zübük, Şark
Bülbülü gibi, milli değerlerimizle pek örtüşmeyen filmlerde,
yönetmen sıfatıyla anılmıştır.
Zeki Müren: Milletimizin
kallavi sese ve ağdalı konuşanlara duyduğu hayranlığın
ispatlarından biri. Normalde bu görünüşte birinin, ülkemizde
herhangi bir sahada barınması mümkün değil iken, Müren
istisnalardan biri olmuş, istisna da ne kelime, doğrudan doğruya
dokunulmaz bir “tabu” oluvermiştir. Aslında herkes iyi kötü
düşünmüştür, nasıl bir şey olduğu konusunda ama “Sanat
Güneşi”, büyük sanatçı gibi mahalle baskısı kokan sert
müdahaleler altında, olduğu gibi kabul edilme yöntemi tercih
edilegelmiştir. Bir de... kendisi “çok yoğun şöhret
zehirlenmesi” yaşayan meşhurlardan biridir.
Zeki Müren, Müzeyyen Senar, rakı ve TSM hem içki hem de müzik "Milli" olunca oluşabilecek tahribatın farkında mısınız? |
Müzeyyen Senar: Osmanlı’dan
çıkan bir milletin önünde çıkıp, dünyevi aşklar ve karşı
cinse kavuşmak üzerine şarkı söyleyen, rakıyla özdeşleşmiş
muganniyelerden biri. Böyle bir tahribatı milyon tane misyoner bir
araya gelse gerçekleştiremez, “muhafazakar” diye geçinen bir
topluma. Türk Sanat Musikisi nâm şeyi daha dinlemeden
sadece ismini duysanız bile, bazı kesimlere “rakı” çağırışımı
yapması nasıl bir “milli”liktir anlamak mümkün değil zaten!
Rakı ile özdeşleşmiş bu müzik türünün bestecisi, güftecisi
ve icracısı, bu eserleri vücuda getirirken, paralel bir zamanlama
ile Tasavvuf Müziğine de katkı! vermişlerdir.
Haldun Taner: Kabarenin
Türkiye’deki öncülerinden. Kaleme aldığı bu kabarelerini
çoğunlukla Zeki Alasya, Metin Akpınar ve o dönemlerin dinle alay
edebilme kapasitesi en yüksek oyuncuları sergilemiştir. Bilhassa
bu kadro ile sahnelenen her komedi oyunu, İslamiyet’e ince ince
laf sokmak ve dinle alay etmek detayları taşır.
Yine hacı ve yine üçkağıtçı yardımcısı da kim tahmin edin |
Metin Akpınar – Zeki Alasya:
Bu ikiliyi filmleri ve kabarelerinden tanıyoruz. Filmleri bu açıdan
fazla kayda değer olmasa da, kabare tarzı oyunlarında, inanılmaz
bir dejenerasyon faaliyeti dikkat çeker. Bilhassa Akpınar bu işte
çok ustadır. Dini bilgilere de olan hakimiyeti sebebiyle, hemen hemen her oyunda İslam’ın tazim etmesini
emrettiği bir şeyi tahkir, tahkir edilmesi emrettiği şeyleri de
tazim eder. Hasılı, Akpınar-Alasya önderliğinde karşınıza
çıkan kabare tarzı bir şeyler varsa, komedi adı altında, farklı
taraflara kanalize etme fikriyatına hazır olun.
Belki daha eklemeler olur...
Alasya dini siyasete alet eden bir siyasetçi Akpınar da modern dindar "tiyatrosu"yla her oyunda İslamiyet'le alay etmeye devam |
Belki daha eklemeler olur...