Ekşi Sözlük olarak bilinen ve klasik bir sözlükten ziyade, interaktif bir yorum mekanı olan platform, tam 20 senedir varlığını sürdürebilen nadir sitelerden birisi. Varlığını sürdürmek bir yana, bu siteye olan alaka, yıl geçtikçe daha da arttı. Yani şöyle bir düşünün, 1999 senesinden, ta bu zamana kadar kaç tane Türkçe, hatta İngilizce site ayakta kalabildi ki... Evet, bayağı az. Elbette bu karşılıklı etkileşimli platformun ayakta kalabilmesinin en önemli sebebi, gençlerin içini rahatça dökebilmesi, üstelik bunu yaparken, günlü hayatta "mahalle baskısı" diye tabir edilen toplumsal normlardan, "nick" diye tabir edilen müstear isimlerle, gerçek kimliklerini gizleyerek, kısmen de olsa kaçabilmeleridir.
Türkiye'de internet kullanımının kısmen yaygınlaşmaya ve ferdi kullanıcıların bağlanmaya başlaması ile birlikte, 2000'lerin başlarında, çoklu paylaşımlı sitelerden önce forumlar ve dolayısıyla "forum kültürü" gelişti. Biraz vahşi, bayağı düzensiz ve oldukça kafa karıştırıcı ilk yıllardan sonra, internet kullanımı daha düzenli hale geldi haliyle. Gerçi forum kültürü bir şekilde hala devam ediyor ancak sadece çok üyeli ve belli konular üzerine yoğunlaşan siteler vasıtasıyla. İşte Ekşi Sözlük, hem o vahşi dönemi, hem de forum furyası dönemini atlattı ve her geçen sene ziyaretçilerini artırarak, hayatına devam etti. Ama nasıl geldi? Önce o ilk yıllarına kısacık bakalım:
Sözlüğün fikir babası ve kurucusu, sanal alemde bilinen en eski nicklerden biri olan "SSG" olarak da tanınan Sedat Kapanoğlu. 20. yüzyılın ilk sülüsünde, Yugoslavya'dan göç eden bir ailenin çocuğu olarak Eskişehir'de doğan Kapanoğlu'nun okullarla arası iyi olmamasına rağmen, merak saldığı bilgisayar dünyası ile erken yaşta tanışıklığı ve atılımları sebebiyle, projelerinden birisi olan Ekşi Sözlük isimli platformu hayat geçiriyor. Tabi ki ilk başlarda fazla kimsecikler yok sitede. Sedat'ın birkaç arkadaşı hariç (bu arkadaşların ne menem "arkadaşlar" olduklarına bilahare bakacağız). Bu arkadaşların siteyi devamlı sıcak tutmaları, sözlüğün, arama motorlarındaki bazı kelime aramalarında önde çıkması (SEO daha yok galiba ortalıkta tam manasıyla) her geçen gün ile birlikte daha fazla gencin içeriye akın etmesine neden oldu. Hatta birkaç kere yazar alımlarının, teknik ve denetim yetersizliğinden dolayı, durması, siteyi daha da "elit" ve girilmez havaya sokunca, kapıda bekleşenler iyice arttı. Sonrası malum zaten... Her yer reklam!
Sözlüğün ilk hali |
Kapanoğlu'nun en başta tasarladığı site, kendisinin de tabiriyle çok ilkel ve geliştirmeye muhtaçtı ancak onu diğerlerinden, "sol frame" denilen zımbırtı muhtemelen. Site evrildikçe fonksiyonu daha da öne çıkan bu sol frame, o gün veya o zaman diliminde, sözlüğe girilen başlık, entry ve entry sayılarını ihtiva eder. Dolayısıyla bu sitede, forumlardaki gibi ana menüye çıkıp, herhangi başlığı seçip içine girmek gibi biraz soğuk ve uzak işlemler yapmak yerine, doğrudan tek tıkla hem yazılanları görebiliyor hem de sol taraftaki başlıkları takip edebiliyorsunuz. Sözlüğün diğer sitelerden başka bir mühim farkı da, devasa bir arşiv olması ve doğru arama parametrelerini girdiğinizde, aradığınız konu ile alakalı, anında derinlemesine bilgi sahibi olmanız.
Halef-Selef (SSG- Kanzuk) Sedat Kapanoğlu ve Başak Purut |
Evet, site devasa bir arşiv ancak neyi nasıl arayacağınızı bilmiyorsanız, fake başlık ve entryler arasında kaybolmanız ve daha da kötüsü bir sürü saçmalıkla dolu, elleriniz ise boş şekilde çıkmanız gayet mümkün. Zira öyle başlıklar var ki, genel kültürümüz biraz zayıf olsa, Torku'nun bira ürettiğine, Queen diye bilnen dünyaca meşhur grubun Afyon'da konser vermiş olduğuna, Bilecik diye bir yerin hiç var olmadığına rahatlıkla inanabilir, "öyle bir şey olur mu hiç" diye size itiraz edenlere, sayfalar dolusu entryleri delil niyetine gösterebilirsiniz.
Ancaaak, bu çok önemli bir ancak, gelelim esas konuya. Esas konu ise, bu sözlükte yazanlar, yazılanlar ve tabiri caizse "boruyu öttürenler". Şimdi evvela şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; Ekşi Sözlüğün kurucusu dahil, ilk kullanıcılarının hemen hepsi, hadi yine de din düşmanı demeyelim fakat her halükarda İslamiyete soğuk bakan, birçok hükmünü beğenmeyen tipler. Zaten kritik nokta da burada. Sözlüğün en çok tutma sebebi de budur esasında. Ülkemizde maalesef, gençlerin dinle, dinin emir ve yasakları ile sıkıntısı, alıp veremediği var (tarihi ve sosyolojik boyutuna girecek değiliz). Bunu da en rahat, Ekşi gibi, nick arkasına sığınıp, "alter ego"sunu rahatlıkla boşaltan gençlerin üşüştüğü mekanlarda görebiliyoruz. Tabi ki İslam Dini ile olan husumet, tarih, siyaset, edebiyat, bilim gibi daha bir sürü dalı doğrudan etkiliyor.
Sözlüğün ilk yazarları: esekherif, guru, teo (yazdıklarının ne minvalde olacağı görünüşlerinden belli) |
Ekşi Sözlük denilen internet sitesinin, ucundan kıyısından İslamiyetle, kaderle (ve bazen de tüm Semavi Dinler ile) alakalı başlıklarına göz gezdirdiğinizde, o kin ve nefret hemen gözünüze ilişiyor. Siteyi kuranların bu konudaki öncülüğü, adeta din düşmanı bir topluluğa, "hoş geldin, burada rahatlıkla her türlü kutsala hakaret edebilirsin" yeşil ışığını yakıyor... Varsa yoksa dine ve etkilediği tüm alanlara sövmek çok prestijli burada. Bir dereceye kadar var görünen filtreleme ve denetim mekanizması ise, genelde bu konularda göz ardı ediliyor. Eleştiri ve akıl mantık çerçevesinde delilli (bunlar da var tabi ama devede kulak) yazılardan değil, alenen, göz göre göre hakaret, aşağılama ve iftiralardan bahsediyoruz. Bunlara karşı çıkan sesler ise, oranlamak gerekirse son derece düşük ve çoğu zaman da cılız. Dinle doğrudan alakalı mevzularda, sesin cılız çıkmasının başlıca sebebi ise, sözlüğün "efendilerinin" kendi mahalle baskılarını dayatması ve her karşı çıkan sesi, "trol" meczup, dengesiz diye yaftalaması. Ayrıca, bazen sol tarafta öyle başlıklar açılıyor ki, insan okurken hicap duyuyor ama gel gör ki o edepsiz başlıkların altları sayfalarca yazı ile doluyor. Yanı kısacası, o metrobüste, iş yerinde, üniversitede, sağda solda gördüğümüz gençlerin bir kısmı (ve maalesef bunları sesi çok çıkar, sosyal medyayı iyi kullanır), müthiş bir mukaddesat nefreti, anarşizm ve hedonizm ile besleniyor.
İşin en garip yanı ise, sözlüğün ilk üç senesi hariç, ömrünün tamamını Ak Parti iktidarında geçiriyor olması. Hem de, sık sık dine referanslar veren, dini bir çevreden gelen, muhalifleri, hele de sözlükte kendisinden, "yıkılıp gitsin de memleket isterse yıkılsın, batarsa batsın" derecesinde ölesiye nefret eden karşıtları tarafından "diktatör" ve müstebid olarak sürekli tenkit edilen ve akla hayale gelmeyecek suçlama ve iftiralarla saldırılan bir liderin gözü önünde.