21. yüzyıldayız hatta 2016 yılındayız diye rahat rahat işimize gücümüze bakarken, Temmuz ayının sıcak ve nemli bir cuma gecesinde, uzun seneler hafızalardan silinmeyecek bir darbe girişimi yaşandı, 14. yılını tamamlayan AK Parti idaresindeki Türkiye'de. Tamamı veya bir kısmı Pensilvanya'daki "röntgenci" ve "tiyatrocu" bozuk din adamı Fethullah Gülen ile alakalı olduğu neredeyse kesin olan bir kısım rütbeli general ve subayın önderliğinde (Yurtta Sulh Konseyi adı altında), sabıklarından birçok farklar barındıran bir asker kalkışması idi bu. Askerin idareyi ele aldığı ihtilallerin hiçbirinde, savunmasız ve silahsız vatandaşlar doğrudan hedef alınarak vurulmamıştı daha evvel bu topraklarda. Dahası meclis bombalandı, istihbarat teşkilatında çatışmalar yaşandı. Ama biraz erkene ve aceleye geldiği belliydi ve elhamdülillah ki ayakları birbirine dolandı da ucuz atlatmış olduk.
Tabi ki bu kalkışma hakkında çok yazıldı çizildi ancak bizim daha ağırlıkta durmak istediğimiz tarafı, bu kalkışmanın halk lehine dönmesine neden olan kırılma noktaları ve o kırılma anlarını millet ve devlet lehine dönüştüren halk kahramanlarıdır (herhangi bir kronolojik ve/veya önem sırası gözetmeksizin):
Darbenin seyrini değiştiren ve belki de ilk kurşunu atan kişi |
* Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan'ın, CNN Türk canlı yayınına bir
görüntülü iletişim aplikasyonuyla katılması, bu vesileyle
hayatta olduğunun anlaşılması ve kendisinin halkı meydanlara
çıkıp darbecilere karşı yekvücut olmaya çağırması. Zira bu
davet üzerine insanlar çok yoğun olarak sokağa çıkmaya
başlarken, bilhassa cuntacı askerlerin kullandığı güzergahlarda
milletin fiili olarak mukavemet ve müdahalesi arttı. Dolayısıyla,
Cumhurbaşkanının canlı yayına çıkmadığı, kendisinden haber
alınamadığı veya kendisinin ne yapacağını bilmez ve telaşlı
bir halde olduğu bir manzara, bizi çok kötü ve başıboş bir
kaos haline itebilirdi.
* Aslında darbe girişimi gecenin 3'ünde olacakken,
* Aslında darbe girişimi gecenin 3'ünde olacakken,
* Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, kalkışmanın daha ilk evresinde, seçilmiş hükumetin ve demokrasinin yanında ve ne türlü olursa olsun darbe girişiminin karşısında olduğunu ilan etmesi. Bu hareket, toplumda nispeten eski sayılabilecek Ülkücü damarın da sokağa çıkıp direnmesinin teorik zeminiydi aslında ve bu da hemen pratiğe döküldü.
* Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve genelde bu şemsiye altına sığınıp çoğunluk ve birlik olarak arz-ı endam etmeye çalışan ve mesela en yakın olarak Gezi kalkışması sürecinde gördüğümüz tayfa, aslına bakılırsa bir süre bekledi. Muhtemelen darbecilere destek vermekten vazgeçip, demokrasi ve dayanışma hamaseti yapmaya başlamalarının en mühim nedeni, cuntacıların kendi vatandaşlarına ateş edebilmesi ve hatta öldürmesiydi. Dolayısıyla, böyle bir ortamda darbecilerin yanında olmak, en azından kendi öz değerleri ile çatışacağından, bir süre sonra darbeyi ve cuntayı kınayan açıklamalar gelmeye başladı.
* Ankara'nın Kazan ilçesindeki çiftçilerden birisinin, tarlasındaki samanları yakmak ve yoğun duman çıkarmak suretiyle, Akıncılar Üssünden kalkmaya çalışan F-16 jetlerini, kendi imkanları ile durdurmaya çalışması.
* Boğaziçi Köprüsünü kapatan tanklı ve ağır silahlı askerlerin üstüne, tek başına gidip
Darbecilere ders ve nasihat deren abla: Safiye Bayat |
* TRT Ankara binası önünde, silahı dolu ve her an ateş etmeye çalışan askerlere mukavemet eden çalışanlar.
* Kadıköy Acıbadem semtindeki Türk Telekom binasına girip, televizyon yayınlarını kesmek niyetindeki hainlere karşılık veren personel ve bina dışında, mahalle muhtarı başta olmak üzere, cuntacılara karşı duran vatandaşlar.
* NTV ve CNN Türk başta olmak üzere, neredeyse bütün televizyon kanallarının, hadi o kadar da saf olmayalım, ilk başlarda haberci iştiyakıyla hareket ederken, olayın ciddileşmesi üzerine, darbe kalkışmasına açık bir şekilde karşı koymaları ve bu süreçte, hem Cumhurbaşkanının konuşmasını ve demeçlerini an be an paylaşmaları ve en az onun kadar kritik bir gelişme olarak, Kuvvet Komutanlarını teker teker canlı yayına alıp, darbeye kalkışanların, emir komuta zinciri dışına çıkan bir azınlık olduğunu dahası bunun Fethullah Gülen yapılanmasının bir organizsayonu olduğunu ve onlarla mücadelet etmekte kararlı oduklarını söylemeleri. İşte bu faaliyet, gerçekten çok tesirliydi çünki bu yayınları izleyenler, hem ordunun büyük kısmının darbecilere karşı durduğunu gördüler hem de Cumhurbaşkanının FETÖ uyarısının, orduda da karşılık bulduğunu müşahede ettiler.
Kamyon sürmenin hakkını veren halk kahramanı: Şerife Boz |
* Tankın önüne yatan halk kahramanları. Bu kahramanlar, öyle sanal sahte Hollywood kahramancığı değil, öleceğini kesin olarak bilen kahramanlardır. Şehit olacağını bilen, buna razı olan, ne rızası, bundan memnuniyet duyan, evden çıkmadan abdestini alıp, namazını kılıp çoluk çocuk ve efradıyla helalleşen ve akabinde sokağa çıkan saf kan millet çocuklarıydı.
* Kamyonun direksiyonuna geçip, Taksim'e çıkan kadın kahraman.
* Milli İstihbarat Teşkilatını hedef alan helikopter ve ağır silahlara sonuna kadar mukavemet gösteren personel ve polisler.
* Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın, en yakınındaki hainlerin (yaveri dahil) "gel bu işin başına sen geç" gibi sözlerine aldırmayıp karşı durması ve akabinde rehin alınması.
* İstanbul'da bulunan 1. Ordu Komutanı Ümit Dündar'ın, vaziyetin vehametini anlar anlamaz Cumhurbaşkanını arayıp, "Efendim buraya gelin, ben sizi korurum" diye cesur bir çıkış yapması.
Darbenin seyrini değiştirenlerden biri daha: Org. Ümit Dündar |
Tank önüne yatıp hayatını hiçe sayan bir kahraman: Metin Doğan |