Müsait
vakitlerde çapraz tefekkür için farklı
iddiaları bir araya getirerek okuma yapmak faydalıdır. Hem insan
beynini tembelleşmekten kurtarır, böylece uzun vadede "alzheimer" hastalığından muhafaza eder hem de kısa vadede siyasetin kirli
yüzünü görerek bazı kendini "cin" zanneden politikacıların oyunlarına ve onların borazanı olan medya
haberlerine aldanmaktan kurtarır. Bu minvalde burada kısaca son
günlerde dünya gezegeninin ve insanlık medeniyetinin "en birinci meselesi" olan IŞİD hadisesine temas etmek yerinde olur muhtemelen. IŞİD'in ne olduğu ve neye hizmet ettiği ile alakalı olarak az da olsa bir şeyler yazmıştık. Zaten hergün gündemi işgal eden haberlerle de kim olduklarını görüyor ve
niyetlerini anlıyoruz. Burada dikkat çekmek istediğimiz nokta, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı "İrancılık" ile itham edenlerin hatta çok çirkin "Muta nikahı" dedikodularını yayanların, bugün kalkıp IŞİD meselesi
yüzünden Erdoğan'a İran ile aynı ağzı kullanarak hücum
etmeleridir.
17
Aralık darbe teşebbüsüne iki aydan daha az bir zaman kala İsrail'in sağcı
medyasında enteresan haberler çıkmaya başladı. The Washington Post'tan David Ignatius'a dayandırılan haberlere göre, Türkiye istihbaratının başındaki adam Hakan Fidan ve onu
muhafaza eden Erdoğan, tam olarak İran ile yakın
işbirliğindeydiler. Ve hatta, Erdoğan'ın istihbarat ekibi, İran'la ittifak halinde olup İsrail istihbaratı aleyhine çalışıyordu.
İlginçtir ki, aynı günlerde "Hizmet Hareketi" "hizmetçi"si olan
medyada, Erdoğan'a mesajlar veren diziler ve haberler yayınlanıyordu.
Erdoğan'a, "içinizdeki İrancıları halledin" diyen
cemaat, Türkiye'nin İran ile yakın ve gizli bir takım
oyunlara bulaştığına halkı inandırmaya çalışıyordu.
Cemaatin haberleri sanki İsrail medyasındaki haberlerin Türkçe
tercümeleri gibiydi.
17
Aralık ile birlikte, İsrail medyası bu haberleri yapmayı kesti.
Çünkü artık gerek kalmamıştı. "Güneydeki ülke"
şimdi Türkiye'de kopacak fırtınayı ve fırtınanın kasıp kavuracağı manzarayı seyredecekti. Ama hiç de öyle olmadı. Kısa vadede görülen, şimdilik
Erdoğan ve ekibinin galip pozisyonunda olduğudur.
Gelelim günümüze: Bugün,
hem İran medyası, hem İsrail medyası hem de Erdoğan'ı "İran'ın
uşağı" olarak Türk halkına göstermeye çalışan Cemaat medyası
ittifak halinde, aynı şeyleri dillendiriyor: "Türkiye IŞİD'i destekliyor"! Erdoğan'ı
İrancılıkla itham ederek halkı kandırmaya
çalışanlar, bugün Türkiye
ve Erdoğan'a karşı nefret haberleri yapan İran medyası ile aynı
ifadeleri kullanıyor. Today's Zaman
yazarı İhsan
Yılmaz, "AKP voters on ISIL" başlıklı yazısında, açıkça
AK Parti seçmenini "IŞİD'çi" olmakla itham ediyor ve Leman Sam'ın
kulaklarını çınlatıyordu!
Bugün,
İran medyası, Tayyip Erdoğan'ın "Yeni Osmanlıcı" hayallerle, tüm
Ortadoğu'yu karıştırmaya kalktığını, Arap topraklarına göz
diktiğini ve Türkiye'yi Ortadoğu'da maceraya sürüklediğini yazıyor.
Çok
ama çok ilginç bir şekilde, "Hizmet Hareketi"nin başındaki "kişi" de, yine bugünlerde Türkiye'yi Ortadoğu'da maceraya çekenlerin "Allah'a ve bu halka hesap veremeyeceğini" dile getiriyor ve bunun
müsebbiplerini "münafıklıkla ve küfür" ile itham ediyor. İşin daha da enteresan yanı, IŞİD'in önde gelen isimleri de, Erdoğan ve
hükümetinin "Allah'a ve ümmete hesap veremeyeceğini" dile getirip, Erdoğan'ı tekfir ediyor. Aradaki fark, bir tarafın tekbir
getirerek mermi atması, diğerinin ise ağlayarak ve "afilli kelimeler" kullanarak mermi atması.
Şimdi
sual sorma hakkımızı kullanarak soralım: Bugün Cemaat ve İran
aynı düşünürken, yani Erdoğan'ın, "Ortadoğu macerası" olduğuna
atıf yaparlarken, Erdoğan'ın İrancı olduğuna bundan sonra hangi "saf" inanacak? Önümüzdeki yaz gene seçimler var. Bu defa
Erdoğan, hangi ülkenin adamı olmakla itham edilecek?
Hani Şener Şen sitemle karışık acıyla haykırıyordu ya; "Ya döv ya sev bi karar ver artık!" diye... siz de istikrarlı bir karar verseniz iyi olacak: Erdoğan İrancı mı yoksa IŞİDçi mi? Yoksa asıl maksat, Şafak Sezer'in bir reklamda dile getirdiği gibi "at reklamı izi kalsın" mantığı mı?
Hani Şener Şen sitemle karışık acıyla haykırıyordu ya; "Ya döv ya sev bi karar ver artık!" diye... siz de istikrarlı bir karar verseniz iyi olacak: Erdoğan İrancı mı yoksa IŞİDçi mi? Yoksa asıl maksat, Şafak Sezer'in bir reklamda dile getirdiği gibi "at reklamı izi kalsın" mantığı mı?