Read more: http://www.bloggerdersleri.com/2012/06/blogger-meta-tag-ayarlari.html#ixzz3CwTYFEk2 şöyle garip bencileyin: Şubat 2015 Follow my blog with Bloglovin

27 Şubat 2015 Cuma

"Kibar Feyzo" Denilen Ahlaksız Film Üzerine


     Kemal Sunal özelinde eski Türk filmlerinin zararlarını ele aldığımız yazıda, "Şaban Filmleri" diye bilinen eserlerin yozlaştırıcı yönünden bahsetmiştik. Şimdi biraz daha derine girip, Türk Sinemasnın en ahlaksız ve dejenere edici yapımlarından biri olan, neredeyse her hafta bir vesileyle ulusal kanallarda gösterilen, ahlaksızlık konusunda Yılmaz Güney'in bazı filmlerini (Yol ve Sürü gibi) bile gölgede bırakacak düzeyde olan ve şu haliyle Anadolu Kültürüne atılabilecek en büyük kazıklardan, yapılabilecek en büyük ihanetlerden birini teşkil eden "Kibar Feyzo"yu inceleyelim. Önce karakterler:

Kibar Feyzo: Muhtemelen Feyzullah isminin kısaltması. Kemal Sunal tarafından canlandırılan filmin protagonisti. Klasik Sunal karakterleri gibi bir tarafı saf, bir tarafı ise ortalığı karıştırabilecek kadar diğerlerinden sıyrılabilmiş bir karakterdir. Askerdeyken öğrendiği bazı şeyleri de katarak, bir taraftan "Maho Ağa" tiplemesi ile mücessem olmuş ağalık düzeniyle mücadeleye kalkışır bir yandan da Gülo ile evlenme planları yapar.

Maho Ağa: Muhtemelen Mahmut isminin kısaltması. Şener Şen tarafından canlandırılan ve ağalık düzeninin temsilcisi olan köy ağası. Filme göre her şeyi kendi çıkarı ve çıkarının bekası için kullanan, bunun için de din dahil bütün mukaddesatı çiğneyebilecek tıynette biridir.

Gülo: Bir Anadolu köyünde (hele de Güneydoğu ve Doğu'da) rastlanması çok zor, yoldan çıkmaya meyilli, köyün fettan güzeli. Müjde Ar'ın hemen hemen her "soyunduğu" rolü gibi, Türk toplumunu dejenere edici, yozlaştırıcı performanslarından biri daha.

Bilo: Muhtemelen Bilal isminin kısaltması. Güç, para, egemenlik neredeyse, hiçbir ahlaki değer gözetmeden o tarafa geçebilen, çanak yalayıcılığında sınır tanımayan ve İlyas Salman'la vücut bulan tip.

Hacı Hüso (Gülo'nun babası): Muhtemelen Hüseyin isminin kısaltması. Kızını para karşılığı satabilecek cinste biridir ve güya hacıdır. Gözü para ve maddiyattan başka bir şey görmez. Filmin senaryosunu da yazan İhsan Yüce tarafından oynanıyor. Tabi burada, filmin senaristi olması bakımından kendisine biraz daha yer ayırtmak lazım: bu filmdeki ve genelde diğer, hem oynadığı hem de senaryosunu yazdığı filmlerdeki en bariz nokta, dini değerleri yozlaştırmadaki ustalığıdır. Rollerine baktığımızda gördüğümüz detaylar; içkici, paragöz, çıkarcı bir baba ya da gücünü seküler aydınlanmadan! aldığı bariz belli olan ve "bağnazlık", "geri ve örümcek kafalılık" ile mücadele ettiğini sanan başka bir karakter.

Köyün İmamı: Malum zihniyetin her filminin vazgeçilmez karakteri: Rüşvetçi, düzenbaz, satıcı, üçkağıtçı, maddiyatçı imam.

1978 yılı yapımı filmin yönetmeni Atıf Yılmaz, senaristi ise İhsan Yüce.

başlık parasının taksidi ödeyememe
ve etrafında dönen çeşitli pazarlıklar

     Film kısaca, askerde yeni dönen Feyzo'nun, Hacı Hüso'nun kızı ile evlenmek istemesi ve bunun için başlık parası denkleştirme çabalarının etrafında döner. Askerden aynı zamanda dönen Bilo'nun da Gülo'da gözü vardır ve gözü paradan başka bir şey görmeyen baba (Hacı Hüso) kızını açık artırma ile satmaya kalkar. Feyzo bir şekilde Gülo'yu almayı başarır, ancak taksitle. Düğünün olduğu günde, Feyzo'dan fazla hoşlanmayan Maho Ağa, sudan bir bahane ile Feyzo'yu köyden kovar. Hem bu yüzden hem de gelinin taksitlerini denkleştirememesi yüzünden şehirde çalışmaya başlar. Şehirde de çeşitli Solcu eylemlerinden, grevlerden, sendikalaşma faaliyetlerinden ve daha başka şeylerden, askerdeyken öğrendiklerini artırır, hatta başlık parasının kaldırıldığını öğrenir ve Maho Ağa kimliğinde, ağalık düzenine karşı koymaya başlar. Köyde ise, taksitlerin gecikmesini bahane eden ve henüz zifaf olmadığını sanan paragöz ve kızını, dolayısıyla namusunu parayla satacak kapasitedeki baba (Hüso) kızını, daha bakire nasıl olsa diye, Bilo'ya satma derdindedir. Maho Ağa, kendisine rakip olarak gördüğü Feyzo'yu yine köyden kovar fakat Feyzo, taksit ödemek için her geldiğinde ortalık iyice karışır ve ağanın itibarı giderek sarsılır. Nihayetinde de, başlık parası isyanı görünümlü ağa karşıtı bir nümayişte, Feyzo ağayı vurur ve mahkeme karşısına çıkar.

abdest esnasında imamla rüşvet pazarlığı
Türk Sinemasnın yüz karalarından biri

     Filmin hususiyetlerine bakacak olursak: Karakter isimlerindeki seçimler, bu kadroların rol aldığı neredeyse her filmdeki gibi aynı temel felsefeye dayanır; mübarek ve İslami isimleri yozlaştırmak, bilhassa kötü karakterle böyle adlar takmak ve bu isimlerle dalga geçtirmek!
Çok ama çok düşük ihtimalde bir araya gelebilecek derecede kötü, ahlaksız ve dini kendi çıkarları için kullanabilecek karakterleri bir filme sıkıştırmak.
Başlık parası için açık artırma ile bakire kız satmak ve bunu taksitlere bölmek.
Kızı verdiği halde, başlık parası taksidini ödeyememiş damattan kızı alıp, para veren başka birine satmaya çalışmak.
Abdest alırken rüşvet pazarlığı yapabilecek kadar alçak ve paragöz bir imam.
Abdest almak gibi İslam Dininde mühim bir yer işgal eden fiili gülünç duruma düşürmek.
Hak arama görünümlü Sosyalist ve hatta Anarşist enstantaneler.
Doğu ve Güneydoğu illerimizin ve vatandaşlarımızın aşağılanması.
Çok aşağılık ve neredeyse her sekansa yayılmış galiz sövmeler ve küfürler.
Minareye çıkıp türkü söylemek ve hatta göbek atmak.
Açık ve imalı müstehcen sahneler.

Sosyalist yaklaşımlar

minarede türkü söylemek ve göbek atmak
yine utanç verici bir sahne


     Komedi filmi diye yayınlanır çoğu zaman ama sebep olduğu tahribat çok büyüktür. Yetişme çağındaki gençlerin televizyon başında buna illaki denk geldiğini de düşünürsek hele. Ve bu ahlaksız, toplum ve gençlik müfsidi film, hala "muhafazakar" diye bilinen kanallarda sıklıkla yer bulur ve kendini muhafazakar diye tanımlayan vatandaşımız tarafından afiyetle sindirilir!

     Şimdi bazılar "efendim sanat manat, o bir ders verme niteliğinde" diyebilir ama... arkadaş, Anadolu Kültürünü ve insanını yerin dibine sokan, ısrarla kafasındaki şablona sokmaya çalışan, olmayacak abartı ve dezenformasyonla yanlış tanıtan bir sanata ancak Melih Gökçek'in yaptığı yapılır!

     Bu ve buna benzer ahlaksız ve agresif filmlerin arkasındaki senarist ve yönetmen güruhunun gıyabında, kendi milletine yabancılaşan ve ona her vesile ile ders vermeye çalışan tepeden inmeci "aydın"lara bakaılm:

15 Şubat 2015 Pazar

Osmanlıca Belgelerde Geçen Müthiş Methiye ve Tamlamalar


     Osmanlı Devleti zamanındaki yazışmalara bir göz attığımızda, kulağa hoş gelen, adeta şiir gibi olan bazı övgü sözlerine şahitlik ederiz. Gerek üst gerekse alt makamlara yazılan vesikalar, müthiş saygı sözleri ile donatılmıştır. Yine aynı şekilde üst makamlardan yazılan belgelerde de, makamın getirdiği "ağırlık", ciddi biçimde hissedilir.

     Aşağıda, çeşitli Osmanlı belgelerinden ve yazışma türlerinden (berat, ferman, şukka, ilam, irade-i seniyye, vakfiye, hatt-ı hümayun, takrir, telhis, tahrirat, tezkire, temessük, ilmuhaber, arzuhal, mazbata, hüccet) derlenen bazı hoş elkap, terkip, tanım, tamlama ve dualar var (bazıları açıklamaya muhtaç ise de çoğunun genel manası anlaşılabilir derecede):

Kıdvet-ül kudâti vel hükkâm maden-ül fazli vel kelam: Kadı ve hakimlerin, kendisine tabi olduğu kimse ve faziletler madeni

İftihâr-ül ümera-il izam-il İseviyye muhtar-ül küberâ-il fiham fi milleti Mesihiyye muslih-i mesâlih-i cemahir-it tâifet-in Nasrâniyye sahib-il ezya lil haşmeti vel vekar sahib-i dareyn-il mecdi vel iftihar.

Devletlü, inayetlü, mürüvvetlü, izzetlü, atûfetlü, refetlü, seadetlü, mehabetlü efendim sultanım hazretleri.

Mâruz-ı çâker-i kemîneleridir ki: Aciz kölenizin arzıdır ki.

Ol bâbda ve her halde emr-ü ferman hazreti veliyy-ül emrindir.

Hutimet âvâkibuhu bil hayr: (gayri müslimlere dua etmek uygun olmadığından onlara has bir temenni) Akıbeti, sonu hayırlı olsun (yani Müslüman olarak vefat etsin)

Atebe-i aliyye-i inâyetresân südde-i seniyye-i seâdetnişân lâ zâlet âlîyyeten ilâ yevm-il mîzân. 

El muzaffer daima.

Nişân-ı şerîf-i âlişan sâmi-i cennetmekân-ı sultani ve tuğrây-i garrây-i cihan sitan-ı hâkâni nefeze bil avn-il rabbani hükmü oldur ki:

Tevki-i refi-i hümayun vasıl olacak malum ola ki: Padişahın fermanı size ulaşınca, bilin ki.

Ba berât-ı âlî: Yüce berat ile.

Hilaf-ı şurûtu berat: Beratın şartlarına aykırı.

Be makam-ı dâr-üs saltanat-il aliyye el Kostantiniyye el mahruse: Korunmuş olan yüce saltanat makamının yeri İstanbul.

Ferman-ı âlîşanım sâdır olmuştur buyurdum ki:

Muttali-i tevâli-i devlet ve menbâ-i menâbi-i seâdet-ü haşmet olan südde-i seniyye-i sidremakam ve atebe-i aliyye-i gerdûn ihtiramları turâbına.

Mazmûn-ı emri şerîfimle âmil olasız şöyle bilesiz alamet-i şerife itimad kılasız: Emrime ittiba edip aynen o şekilde hareket edin.

Taht-ı âlî-i baht-ı Osmâni üzere culüs-ı humâyun-ı meymenet makrunum: Yeni padişahın hayırlı ve yümünlü tahta geçişi.

Seniyy-ül himemâ kerim-üş şîma devletlü inâyetlü atûfetlü übbehetlü efendim hazretleri.

Manzûr-ı âlî-i cenâb-ı şehinşâhi: Padişahın yüce görüşlerine.

Muvâfık-ı emr-ü irade-i seniyye-i hazreti mülükâne buyrulur ise: Sultanın müsaadesi olursa.

Enmile zîb-i tazim olan işbu tezkire-i seniyye-i âsafâneleriyle ... manzûr-ı şevket mevfûr-ı hazreti padişahi buyrulmuştur.

Hâk-i pây-i hümâyun-ı hazreti şehinşâhiye: Şahların şahı olan padişahın ayak tozu yani yüce makamına.

Sabıklarına tatbik ile hüküm buyruldu.

... hususuna hüsn-i himmet ve gayret olunması siyâkında şukka-i senâverî terkîmine ibtidâr kılındı efendim:

Ol bâbda her ne vechile emr-ü ferman isabet beyân-ı hazreti pâdişâhi müteallik ve şerefsudur buyrulur ise ânâ göre harekete mübâderet olunacağı beyanıyla tezkere.

Vech-i tahrîr-i hurûf budur ki: Bu yazının yazılmasına sebep budur ki.

Hatt-ı hümâyûn-ı şevketmakrûn.

Mehd-i ulyây-ı saltanat velinimet-i bî minnetimiz.

... efendi hazretlerinin âsâr-ı hayriyyet disâr-ı ismetpenâhilerinden: Hata yapmaktan uzak olan sultanın hayırlı eserleri.

Terkîm-i mazbata-i âcizânemize cüret kılındı: Bu mazbatanın yazılmasına cüret edildi.

Düstûr-ı mükerrem-i mübeşşer-i mufahham nizam-ül alem müdebbir-u umûr-il cumhur bil fikri-s sâkıb mümmehid-ül bünyâni-d devleti vel ikbâl müşeyyid-ül erkâni-s seadet-i vel iclâl el mahfûz bil havfi avâtıfı-l melik-il âlâ.

İşbu vakfiyye-i celîl-iş şân cerîde-i bedi-il ünvanın tahrir ve inşasına bâis ve bâdi ve tastir ve imlasına sebeb-i âdî oldur ki: Şanı yüksek olan vakfiyenin yazılmasının sebebi şudur.

Meclis-i şer-i şerîf-i enverde.

İftihâr-ül ümerâ-i vel ekâbir muhtar-ül küberâ-i vel mefâhir müstecmi-ül cemi-il meâli vel mefâhir zül kadr-il etemm ves sadr-il ekrem el muhtas bi mezid-i  inâyet-il melik-il bâri. Muhatap defterdar iken sarf edilen hoş övgüler.

Â'lem-ül ulemâ-il mütebahhirîn efdal-ül füdala-il müteverriin yenbe-ul fazli vel yakîn varîs-i ûlûm-il enbiya vel mürselin keşşâf-ı müşkülât-ı diniyye ve sahhâh-ı müteallikat-i yakîniyye keşşâf-ı rumûz-id dekâyık hallâl-ı müşkilât-ı hakâyık şeyh-ül islamî vel müslimîn müfti-i enâm-il müminîn el mustagni anit-tavsîf vet-tebyîn: Şeyhülislam böyle medh edilirmiş demek ki!


Atabe-i aliyye-i adalet-ünvan ve südde-i seniyye-i seadet-nişan lâ zâlet aliyyeten ilâ yevm-il haşri vel mîzan niyazgâhına