Read more: http://www.bloggerdersleri.com/2012/06/blogger-meta-tag-ayarlari.html#ixzz3CwTYFEk2 şöyle garip bencileyin: Ermeni Soykırımı İddialarına Okyanus Ötesinden Rasyonel bir Yaklaşım: Justin McCarthy Follow my blog with Bloglovin

14 Eylül 2014 Pazar

Ermeni Soykırımı İddialarına Okyanus Ötesinden Rasyonel bir Yaklaşım: Justin McCarthy


     Birinci Dünya Savaşının başlangıcının 100. yılını geçtik, Ermeni Tehcirinin 100. yılına doğru hızla yaklaşıyoruz. Ermenilerin büyük yaygaralar koparıp, duygusal nutuklar ve etkin çalışan lobilerle, dünya kamuoyunu, Sözde Ermeni Soykırımına çekmek isteyecekleri gayet aşikar. Hiçbir delile dayanmadan, Osmanlı İmparatorluğunu, tarihin vicdanında “soykırım” yapan barbar bir devlet olarak gösterme faaliyetleri zaten uzun zamandan beri devam ediyordu. 2015 yılında ise katlanarak devam edecektir.

     Ermeni Meselesi ile ilgili bir şeyler izlemek ve okumak isterseniz, Justin McCarthy ismine
Prof. Justin McCarthy
rastlamanız çok muhtemel. Lousville Üniversitesinde Tarih Profesörü olan McCarthy, aslında bir demograf. Ancak 1. Dünya Savaşındaki kayıpları incelerken, Osmanlı Devletindeki inanılmaz rakamlar dikkatini çekiyor ve Osmanlı nüfusunun, kaybedilen topraklarla birlikte geri çekilirken yaşadığı kayıpları ve dolayısıyla, meşhur Ermeni Soykırımı iddialarını da incelemeye alıyor. Kendisi, verdiği çeşitli konferans ve panellerde, Ermenilerin “soykırım” dediği hadiseleri tarafsız ve uzak bir gözle bakarak masaya yatırıyor ve aşağıda, kabaca sıralayacağımız görüşlere yer veriyor:

     * Tarihçi McCarthy, evvela “soykırım” kelimesinin muğlak birkaç tanımından, en genel geçer olması muhtemel olanların kaideleri üzerinden şu iki soruyu soruyor: a) Osmanlılar, Ermeni Halkını toptan yok etmek için karar aldı mı? b) Ermeniler, tamamen savunmasız ve masum muydu?

     * Batı Dünyasına giden haberler, ya Türk düşmanı olan ve tarafı belli olanlar kişilerden ya da doğrudan doğruya, Anadolu'ya yayılan Misyonerler vasıtası ile idi. Amerika Birleşik Devletleri basınında yer alan haberler de ya İngiliz Basınından ya da Boston'dan (yani Anadolu'da o sıralarda cirit atmaya başlayan Misyonerlerin merkezinden) geliyordu. İngiliz Ermeni Cemiyeti de, zaten yanlı gelen bu haberleri çok iyi kullanıyordu ve lobi faaliyetleri yürütüyordu. Kaynaksız verilen bir sürü haberde Türkler, zalim, kan dökücü, öldürmekten zevk alan kişiler olarak resmediliyordu.

Ermenilerin hak iddia ettiği altı il
ya da Vilayat-ı Sitte
     * Justin McCarthy'ye göre, Osmanlı Devleti, Ermeni halkı bulunduğu yerlerden sürmek için aldığı karar tamamıyla rasyonel ve yerindeydi. Çünki Ermenilerin kurduğu çetelerin en meşhurlarından olan Hınçak ve Taşnak Cemiyetlerinin manifesto ve çalışma programlarında, “silahlı kuvvet kullanarak” devlet kurma düşüncesi gayet açıktı. 1890'larda, çok sayıda Ermeni Ayaklanması, Adana Bölgesinden, taa Kuzeydoğu Anadolu'ya kadar olan alanda yaşandı. Bu isyanların çoğunu Hınçak denilen ve Milliyetçi bir motivasyonla hareket ettiği halde, ideolojik olarak Sosyalist bir yapı olan komita gerçekleştirdi. Yüzyıllardır Osmanlı tebaasından olan Ermeniler, Rus İmparatorluğunun Kafkasya ve hatta Doğu Anadolu'ya yayılması ve "Milliyetçilik" fikriyatının, var olan çok uluslu ve çok dinli İmparatorlukları içeriden kemirmeye başlaması ile birlikte, bağımsız devlet hayallerini "vur-kaç" taktikleri uygulayan gerilla grupları vasıtasıyla pratiğe dönüştürmeye çabaladı. Bu gerillalar, istedikleri zaman Rus topraklarına girip, parasal ve lojistik destek alıyorlardı. Ermeni komitaları 19. yüzyılın sonlarında ve gelen yüzyılın hemen başlarında, Doğu bölgelerinde terör estiriyordu. Bunlar, çoluk çocuk demeden, baskın yaptıkları yerlerdeki kaçmayı beceremeyen her Müslümanı öldürüyordu. Taşnak Cemiyeti, Rusya'dan sürekli silah ve cephane getiriyordu. Osmanlı İdarecileri, bunların ne manaya geldiğini çok iyi biliyordu elbette. Alınan "tehcir" kararının en mühim sebeplerinden biri buydu.

     * 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı başlar başlamaz, Ermeniler hemen, Rusya Devletinin gönüllü birer casusu ve ajanı oluverdiler.

      * Ruslar, Kafkaslara ve Doğu Anadolu'ya indikten sonra, yüzyıllardır Müslüman olan yerleşik nüfusu hemen sürmeye, onların boşalttığı yerlere de, "daha yakın" sandıkları Ermenileri yerleştirdi. Dolayısıyla bugün, “Ermenistan” diye bilinen ülke, çoğunluk olan Müslümanların sürülmesi ve Ermenilerin o bölgeye yerleşmesi temeline dayanır..

     * McCarthy, Ermenilerin isyanlar düzenlediği bölgelerdeki nüfusu inceliyor ve bu bölgelerin hiçbir tereddüde yer bırakmayacak derecede Müslüman ağırlıklı (ortalama olarak %80'e karşı %20 gibi bir oran düşünün) bir yapıda olduğunu söylüyor.

     * Adana Bölgesinden 440 bin civarında Ermeni tehcir edilirken, Doğu Anadolu'dan da hemen hemen aynı sayıda Ermeni, herhangi bir tehcir olmadan, Osmanlı Ordusuna yakalanmamak için Rusya topraklarına geçti. Ama bu rakamlardan çok daha fazla Müslüman, Ermeni Çetelerin ve Rus Ordusunun tacizinden kaçmak için daha iç bölgelere hicret etti. Yani her iki taraf da, “zorunlu göç” denilebilecek bir hareketlenmenin içindeydi. Burada mühim olan husus, yer değiştiren Müslüman ahalinin, Ermenilerden çok daha fazla olduğu gerçeğidir.

     * Prof. McCarthy, Birinci Dünya Savaşı başladığında, Doğu Anadolu topraklarında, neredeyse hiç genç Ermeni kalmadığını çünki hepsinin Rus Ordusuna yazıldığını belirtiyor. 

     * Anadolu'nun doğusunda, Ruslara karşı verilen savaşın iki ana cephesi vardı: İlki, Erzurum Anayolu üzerinden giden, diğeri de Van Anayolu üzerinden giden cephe (yani Kafkasya ve İran cepheleri). Bu anayollar hayati öneme sahipti çünki lojistik destek ve yaralı sevkiyatının, bunların dışında yapılması neredeyse imkansızdı. Bu iki cephe, telgraf hattı ile birbirene bağlıydı ve aradaki iletişimi sağlıyordu. Fakat birileri, aradaki iletişimi sağlayan telgraf tellerini kesiyorsa, artık bir iletişiminiz yok demektir. Telgraf tellerini kesen ve gerilla taktikleri ile ortalığı yağmalayan da Ermeni Çetelerinden başkası değildi. Bu çeteler, telleri birçok yerde ve defaaten kesiyordu. Bu durumda da, Osmanlı Ordusu, sadece telegraf tellerini korumak için, cepheden alakasız yerlere asker göndermek zorunda kalıyordu. Ermenilerin, savaş esnasındaki birinci öncelikli gayesi, Rus Ordusuna, her ne şekilde olursa olsun yardım etmekti.

     * Nisan 1915'te Ermeniler Van'ı işgal etti ve ele geçirdikleri yerlerdeki Müslümanları katlettiler (işgal sonrasında ortaya çıkan sayı inanılmazdı: Müslim nüfusun üçte ikisi katledilmişti). Sonra da, Mayıs ayında, Ruslar gelir gelmez, şehrin anahtarını Rus Ordusuna verdiler.

     * Tehcir sırasında sürgün edilen Ermenilerin %20'si açlık, sari hastalıklar sebebiyle ölürken, Rus İmparatorluğuna sığındığını sanan ve Ruslar tarafından zerre umursanmayan Ermenilerin neredeyse %50'si açlık ve hastalıklar sebebiyle öldü. Yani, kendi istekleri ile sığındıkları ülkenin sınırları içindeki ölüm oranı, Osmanlı İdarecileri tarafından tatbik edilen tehcir sebebiyle yaşanan ölümlerden, oran olarak çok daha fazlaydı.

     * İşin en enteresan kısımlarından biri, Osmanlıların, Ermenileri katledenleri mahkeme karşısına çıkarmaları ve bu fiillere karışanları idam etmiş olmalarıdır (asılanların sayısı McCarthy'ye göre 2000 civarındadır ve asılanlar arasında bir de vali vardır).

     * Osmanlılar, büyük şehirlerinde meskun bulunan Ermenilere hiç dokunmadığı gibi, onların da aklına bu toprakları terk etmek gelmemiştir. Adolf Hitler'in, Berlin'deki Yahudilere, “Burada takılın size zarar gelmeyecek” dediğini bir düşünsenize!

     * Netice olarak Justin McCarthy, başta sorduğu suallerin cevabını veriyor:
Soykırım olması için gereken donelerden biri, “tamamen savunmasız” olmaktır. Ruslara her türlü yardım ve yataklık yapan, kendi topraklarında isyanlar çıkaran, çeteler kurmak suretiyle “gerilla” savaşı yürüten ve masum Müslim sakinleri katleden Ermeniler, “tamamen savunmasız” olmaktan fersah fersah uzaktı.
Soykırımın ikinci olmazsa olmazı, “bir topluluğu yok etmek niyetinde olmak”. Sürgüne gönderilenlerin çoğunluğu (ki neredeyse %80 gibi bir sayıdır) bu sürgünden sağ kurtuldu. İstanbul, İzmir ve Edirne gibi şehirlerde yaşayan Ermenilere hiç dokunulmadı. En yüksek ölüm oranları cephedeydi. Osmanlılar, Ermenilere karşı suç işleyenleri mahkemelere çıkardı. Ve son olarak da... “yok etme niyeti”ni gösterecek hiçbir delil yok (Osmanlı arşivlerini didik didik eden İngilizlerin kanıt bulmak için sarf ettikleri üstün çabalara rağmen). 

      Bütün bu bilgilerin ışığında, 1915 yılında yaşanan acı olayları, "soykırım" başlığı altında incelemek, en hafif hali ile dahi "saçmalık"tır.


Aşağıdaki videoda, McCarthy'nin, Orhan Pamuk'un "bu topraklarda bir milyon Ermeni öldürüldü" sözüne verdiği "kapak" cevabı izleyebilirsiniz:



Papa Francis'in, yaşanan olayları, Ermeni Diasporasının önünde "soykırım" olarak nitelendirdiği görüntüleri:


1 yorum :

  1. İsmet İnönü’ye türlü-çeşitli iftirâ atan “milliyetçi, mâneviyatçı, mukaddesatçı” kesim, şu Tehcir işini (suçunu) de Komünist Enternasyonal üzerine neden atmaz, anlaşılır gibi değildir. Oysa Tehcir bu cemiyetin hesaplarına fevkâlade uygundur. Alman hükumeti suçunu geçen sene kabul etti, geriye karanlıkta tek bir nokta kalıyor: bunu bir avuç Alman (Enternasyonal mensupları) istedi diye yapar mı? O bir-avuç-Alman üç sene sonra Rusya’da ihtilâl yapacak kadar güçlü olduklarına göre, neden olmasın? At HALAÇOĞLU, suçu Komünist Enternasyonal’in üzerine at! Boş atar, dolu tutarsın.

    YanıtlaSil

Yorumunuz için teşekkürler! Hakaret küfür olmazsa ne kaa guzel olur!