Birinci Dünya Savaşının
başlangıcının 100. yılını geçtik, Ermeni Tehcirinin 100.
yılına doğru hızla yaklaşıyoruz. Ermenilerin büyük yaygaralar
koparıp, duygusal nutuklar ve etkin çalışan lobilerle, dünya
kamuoyunu, Sözde Ermeni Soykırımına çekmek isteyecekleri gayet
aşikar. Hiçbir delile dayanmadan, Osmanlı İmparatorluğunu, tarihin vicdanında “soykırım” yapan barbar bir devlet olarak
gösterme faaliyetleri zaten uzun zamandan beri devam ediyordu. 2015
yılında ise katlanarak devam edecektir.
Ermeni Meselesi ile ilgili bir
şeyler izlemek ve okumak isterseniz, Justin McCarthy ismine
Prof. Justin McCarthy |
* Tarihçi McCarthy, evvela
“soykırım” kelimesinin muğlak birkaç tanımından, en genel
geçer olması muhtemel olanların kaideleri üzerinden şu iki soruyu soruyor: a)
Osmanlılar, Ermeni Halkını toptan yok etmek için karar aldı mı? b) Ermeniler, tamamen savunmasız ve masum muydu?
* Batı Dünyasına giden haberler, ya Türk düşmanı olan ve tarafı belli olanlar kişilerden ya da doğrudan doğruya, Anadolu'ya yayılan Misyonerler vasıtası ile idi. Amerika Birleşik Devletleri basınında yer alan haberler de ya İngiliz Basınından ya da Boston'dan (yani Anadolu'da o sıralarda cirit atmaya başlayan Misyonerlerin merkezinden) geliyordu. İngiliz Ermeni Cemiyeti de, zaten yanlı gelen bu haberleri çok iyi kullanıyordu ve lobi faaliyetleri yürütüyordu. Kaynaksız verilen bir sürü haberde Türkler, zalim, kan dökücü, öldürmekten zevk alan kişiler olarak resmediliyordu.
Ermenilerin hak iddia ettiği altı il ya da Vilayat-ı Sitte |
* Justin McCarthy'ye göre, Osmanlı
Devleti, Ermeni halkı bulunduğu yerlerden sürmek için aldığı
karar tamamıyla rasyonel ve yerindeydi. Çünki Ermenilerin kurduğu
çetelerin en meşhurlarından olan Hınçak ve Taşnak Cemiyetlerinin
manifesto ve çalışma programlarında, “silahlı kuvvet
kullanarak” devlet kurma düşüncesi gayet açıktı. 1890'larda, çok sayıda Ermeni
Ayaklanması, Adana Bölgesinden, taa Kuzeydoğu Anadolu'ya kadar
olan alanda yaşandı. Bu isyanların çoğunu Hınçak denilen ve
Milliyetçi bir motivasyonla hareket ettiği halde, ideolojik olarak Sosyalist bir yapı olan komita gerçekleştirdi. Yüzyıllardır Osmanlı tebaasından olan Ermeniler, Rus İmparatorluğunun Kafkasya ve hatta Doğu Anadolu'ya yayılması ve "Milliyetçilik" fikriyatının, var olan çok uluslu ve çok dinli İmparatorlukları içeriden kemirmeye başlaması ile birlikte, bağımsız devlet hayallerini "vur-kaç" taktikleri uygulayan gerilla grupları vasıtasıyla pratiğe dönüştürmeye çabaladı. Bu gerillalar, istedikleri zaman Rus topraklarına girip, parasal ve lojistik destek alıyorlardı. Ermeni komitaları 19. yüzyılın sonlarında ve gelen yüzyılın hemen başlarında, Doğu bölgelerinde terör estiriyordu. Bunlar, çoluk çocuk demeden, baskın
yaptıkları yerlerdeki kaçmayı beceremeyen her Müslümanı öldürüyordu. Taşnak
Cemiyeti, Rusya'dan sürekli silah ve cephane getiriyordu. Osmanlı
İdarecileri, bunların ne manaya geldiğini çok iyi biliyordu elbette. Alınan "tehcir" kararının en mühim sebeplerinden biri buydu.
* 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı başlar başlamaz, Ermeniler hemen, Rusya Devletinin gönüllü birer casusu ve ajanı oluverdiler.
* Ruslar, Kafkaslara ve Doğu Anadolu'ya indikten sonra, yüzyıllardır Müslüman olan yerleşik nüfusu hemen sürmeye, onların boşalttığı yerlere de, "daha yakın" sandıkları Ermenileri yerleştirdi. Dolayısıyla bugün, “Ermenistan” diye bilinen ülke, çoğunluk olan Müslümanların sürülmesi ve Ermenilerin o bölgeye yerleşmesi temeline dayanır..
* McCarthy, Ermenilerin isyanlar düzenlediği bölgelerdeki nüfusu inceliyor ve bu bölgelerin hiçbir tereddüde yer bırakmayacak derecede Müslüman ağırlıklı (ortalama olarak %80'e karşı %20 gibi bir oran düşünün) bir yapıda olduğunu söylüyor.
* Adana Bölgesinden 440 bin civarında Ermeni tehcir edilirken, Doğu Anadolu'dan da hemen hemen aynı sayıda Ermeni, herhangi bir tehcir olmadan, Osmanlı Ordusuna yakalanmamak için Rusya topraklarına geçti. Ama bu rakamlardan çok daha fazla Müslüman, Ermeni Çetelerin ve Rus Ordusunun tacizinden kaçmak için daha iç bölgelere hicret etti. Yani her iki taraf da, “zorunlu göç” denilebilecek bir hareketlenmenin içindeydi. Burada mühim olan husus, yer değiştiren Müslüman ahalinin, Ermenilerden çok daha fazla olduğu gerçeğidir.
* Prof. McCarthy, Birinci Dünya Savaşı
başladığında, Doğu Anadolu topraklarında, neredeyse hiç genç
Ermeni kalmadığını çünki hepsinin Rus
Ordusuna yazıldığını belirtiyor.
* Anadolu'nun doğusunda, Ruslara karşı
verilen savaşın iki ana cephesi vardı: İlki, Erzurum Anayolu
üzerinden giden, diğeri de Van Anayolu üzerinden giden cephe (yani
Kafkasya ve İran cepheleri). Bu anayollar hayati öneme sahipti
çünki lojistik destek ve yaralı sevkiyatının, bunların dışında
yapılması neredeyse imkansızdı. Bu iki cephe, telgraf hattı ile
birbirene bağlıydı ve aradaki iletişimi sağlıyordu. Fakat
birileri, aradaki iletişimi sağlayan telgraf tellerini kesiyorsa,
artık bir iletişiminiz yok demektir. Telgraf tellerini kesen ve
gerilla taktikleri ile ortalığı yağmalayan da Ermeni Çetelerinden
başkası değildi. Bu çeteler, telleri birçok yerde ve defaaten
kesiyordu. Bu durumda da, Osmanlı Ordusu, sadece telegraf tellerini
korumak için, cepheden alakasız yerlere asker göndermek zorunda
kalıyordu. Ermenilerin, savaş esnasındaki birinci öncelikli gayesi, Rus Ordusuna, her
ne şekilde olursa olsun yardım etmekti.
* Nisan 1915'te Ermeniler Van'ı
işgal etti ve ele geçirdikleri yerlerdeki Müslümanları
katlettiler (işgal sonrasında ortaya çıkan sayı inanılmazdı: Müslim nüfusun üçte ikisi katledilmişti). Sonra da, Mayıs ayında, Ruslar gelir gelmez, şehrin
anahtarını Rus Ordusuna verdiler.
* Tehcir sırasında sürgün
edilen Ermenilerin %20'si açlık, sari hastalıklar sebebiyle ölürken, Rus
İmparatorluğuna sığındığını sanan ve Ruslar tarafından
zerre umursanmayan Ermenilerin neredeyse %50'si açlık ve hastalıklar sebebiyle öldü. Yani, kendi istekleri ile sığındıkları
ülkenin sınırları içindeki ölüm oranı, Osmanlı İdarecileri tarafından tatbik edilen tehcir
sebebiyle yaşanan ölümlerden, oran olarak çok daha fazlaydı.
* İşin en enteresan kısımlarından
biri, Osmanlıların, Ermenileri katledenleri mahkeme karşısına
çıkarmaları ve bu fiillere karışanları idam etmiş olmalarıdır
(asılanların sayısı McCarthy'ye göre 2000 civarındadır ve
asılanlar arasında bir de vali vardır).
* Osmanlılar, büyük
şehirlerinde meskun bulunan Ermenilere hiç dokunmadığı gibi,
onların da aklına bu toprakları terk etmek gelmemiştir. Adolf
Hitler'in, Berlin'deki Yahudilere, “Burada takılın size zarar
gelmeyecek” dediğini bir düşünsenize!
* Netice olarak Justin McCarthy, başta sorduğu suallerin cevabını veriyor:
Soykırım olması için
gereken donelerden biri, “tamamen savunmasız” olmaktır. Ruslara
her türlü yardım ve yataklık yapan, kendi topraklarında isyanlar
çıkaran, çeteler kurmak suretiyle “gerilla” savaşı yürüten
ve masum Müslim sakinleri katleden Ermeniler, “tamamen savunmasız”
olmaktan fersah fersah uzaktı.
Soykırımın ikinci olmazsa olmazı, “bir topluluğu yok
etmek niyetinde olmak”. Sürgüne gönderilenlerin çoğunluğu (ki
neredeyse %80 gibi bir sayıdır) bu sürgünden sağ kurtuldu.
İstanbul, İzmir ve Edirne gibi şehirlerde yaşayan Ermenilere hiç
dokunulmadı. En yüksek ölüm oranları cephedeydi. Osmanlılar,
Ermenilere karşı suç işleyenleri mahkemelere çıkardı. Ve son
olarak da... “yok etme niyeti”ni gösterecek hiçbir delil yok
(Osmanlı arşivlerini didik didik eden İngilizlerin kanıt bulmak
için sarf ettikleri üstün çabalara rağmen).
Bütün bu bilgilerin ışığında, 1915 yılında yaşanan acı olayları, "soykırım" başlığı altında incelemek, en hafif hali ile dahi "saçmalık"tır.
Aşağıdaki videoda, McCarthy'nin, Orhan Pamuk'un "bu topraklarda bir milyon Ermeni öldürüldü" sözüne verdiği "kapak" cevabı izleyebilirsiniz:
Papa Francis'in, yaşanan olayları, Ermeni Diasporasının önünde "soykırım" olarak nitelendirdiği görüntüleri:
İsmet İnönü’ye türlü-çeşitli iftirâ atan “milliyetçi, mâneviyatçı, mukaddesatçı” kesim, şu Tehcir işini (suçunu) de Komünist Enternasyonal üzerine neden atmaz, anlaşılır gibi değildir. Oysa Tehcir bu cemiyetin hesaplarına fevkâlade uygundur. Alman hükumeti suçunu geçen sene kabul etti, geriye karanlıkta tek bir nokta kalıyor: bunu bir avuç Alman (Enternasyonal mensupları) istedi diye yapar mı? O bir-avuç-Alman üç sene sonra Rusya’da ihtilâl yapacak kadar güçlü olduklarına göre, neden olmasın? At HALAÇOĞLU, suçu Komünist Enternasyonal’in üzerine at! Boş atar, dolu tutarsın.
YanıtlaSil