Bir sürü şey yazdık başlığa ama hepsi birbiri ile bağlantılı! Ecnebice olanlar, son zamanların popüler şahsiyet ve başlıklarından... Zira insan ölmek istemiyor! Gelelim detaylara:
Anti-aging: Adı üzerinde, "yaşlanmayı durdurma" teşebbüsü. Bu teşebbüs, birçok beden ve zihin faaliyetinin, tek bir gaye etrafında birleştirilmesinden ibarettir. Yaş almayı mümkün olabildiğince yavaşlatmak, genel manada vücudu, kaliteli ve dengeli gıda alımı ile ve düzenli egzersiz ile beslemek, beyni de, stres ve tasa gibi yıpratıcı unsurlardan uzak tutmak şeklinde, kabaca özetlenebilir. Tabi bu mefhum, devasa bir endüstrinin ani tetikleyicisi olduğu için, reklam ve pazarlama gürültüsünün sebep olduğu, göz gözü görmeyen bir sis bulutunun içinde, şiddetini artırarak devam ediyor... Ama hangi tarafa belli değil!
Longevity: Üstteki başlık ile doğrudan bağlantılı, gündelik literatüre yeni yeni girmeye başlayan bir kelime. "Uzun yaşama" veya daha ayağı yere basan şekliyle "uzun yaşama emeli" diyebiliriz. Longevity hadisesi, yaşlanmayı yavaşlatma çabalarının bir adım ötesine gidip, yaşlanmayı tersine çevirme, diğer bir deyişle gençleşme faaliyetlerini de kapsaması bakımından, enteresan bir noktaya doğru evriliyor bu aralar. Bu sahada da, birkaç kişi epey bir isim yaptı ve tanındı. Onlara da kısaca değinelim:
David Sinclair: İnsan ömrünü uzatma faaliyetleri ile, bir süredir meşhur olmuş Avusturalyalı Harvard profesörü. Macar Yahudisi bir aileden gelen Sinclair, biyolog ve genetik ilminde uzman. 55 yaşında olduğu halde, oldukça genç gösteren ve günlük olarak 16 saat civarında oruç tutan bu ilim adamının hakkında, son zamanlarda bazı spekülasyonlar çıkmış olsa da, uzun yaşama ve yaşlanmayı yavaşlatmaya bakışı, dikkate almaya değer.
55 yaşında ama daha genç gösteriyor |
Bryan Johnson: Hızlı gençliği zamanında vücudunu harap eden ve sonrasında bu hayatına tövbe edip, hem ömrünü hem de varlığını, yaşlanmayı tersine döndürme gayesine adayan bir garip Amerikalı müteşebbis. Bu eleman, kendi deyimiyle, "dünyanın en çok ölçülen ve tahlil yapılan insanı". Youtube ve sosyal medyada bayağı faal olan Johnson, "Blueprint Protocol" adını verdiği projesi ile, yaş almanın getirdiği dezavantajları durdurma hatta geri alma hedefi güdüyor. Her gün, katı bir biçimde tatbik ettiği disiplini ile, her bir organının kaç yaşına geri döndüğünü söyleyecek kadar kendinden emin. Senelik maliyeti 2 milyon dolar olan bu çalışmalar sebebiyle, evi, adeta bir laboratuvar hatta hastaneyi andırıyor ve neredeyse her adımı ölçülüyor ve kaydediliyor. Yapıp ettikleri ve şimdiye kadar başardığını iddia ettiği şeyler her ne kadar tartışmalı bile olsa, günlük tatbikatına ve yaşama bakışına değinmek faydalı olacaktır.
47 yaşında ama daha genç gösteriyor mu ki acaba? |
Blueprint Protocol: Biraz da, Bryan Johnson'un şahsi projesi olan bu protokol ve günlük hayatına bakalım:
1. Diyet ve beslenme: Sıhhati, mümkün olan en iyi seviyeye getirmek için düzenli yeme alışkanlıklarını ve muayyen gıdaların tüketimidir kısaca. Bir gıdanın tamamına odaklanan ve işlenmiş olanları en aza indiren, nebatat merkezli, düşük kalorili bir diyet bu. Kendisi bir vegan olan Bryan'ın beslenme rutini aşağı yukarı şöyle:
Sabah 05.25'te, bir yığın yeşillikten müteşekkil içecek.
06.45 kahvaltı.
9'da super veggie yemeği.
11'de günün son yemeği! Yalnız dikkatinizi celbederim... Sabah 11 bu!
2. Gıda Takviyeleri: Takviyeler bu çalışmada olmazsa olmazdır. Eksik kalan taraflar ve zaten az ve nebatat temelli beslenme bunlarla tamamlanır.
günlük aldığı takviyelere bak! |
3. Egzersiz: Fiziki sağlık ve dayanıklılığa odaklanan bir egzersiz rutini. Johnson, sabah 5 buçuk civarında egzersiz rutinine başlar.
4. Uyku Düzeni: "Kaliteli uyku" hedefi ile daha iyi bir uyku düzenidir. Bryan'ın rutinini ifa etmek biraz zor ama kendisi, bilaistisna her akşam 8 buçuk gibi yatar ve sabah 5 gibi kalkar. Johnson'ın en çok ehemmiyet verdiği madde uyku diyebiliriz bu arada.
5. Zihin ve Hissiyatın İyi Halde Bulunması: Stres yönetimi ve meditasyon gibi mental sağlık teknikleri ile, beyni ve kalbi müspet olarak beslemek.
6. Verilere Dayanan Sağlık Takibi: Günlük tahliller ile ölçümleri içeren teknoloji ve datayı bu uğurda sık kullanmak.
7. Aile, Arkadaşlık ve Cemiyet Hayatı: Yalnız kalmamak ve iyi ilişkiler kurulan insanlar ile sık iletişim.
8. Kötü Alışkanlıklardan Kaçınma: Yukarıdaki gayelere ulaşmakta engel teşkil edecek her şeyden, bir disiplin çerçevesinde uzak durma.
Longevity, Anti Aging ve İslamiyet
Bütün bunları niye yazdık peki? Çünki anti-aging ve longevity mefhumları üzerinde dönen laf kalabalığı ve gümbürtünün özünde ve temelinde, Müslümanların, ta asırlar öncesinden tatbik edegeldikleri bazı esaslar var... Ama tabi arada muazzam bir fark var: Zikrettiğimiz (ve zikretmediğimiz ancak piyasada tanınan) isimler, bu usulleri tatbik ederken, dünya nimetlerinden, olabildiğince uzun bir zaman istifade edebilmek maksadını güdüyorlar. Lakin, bu zevkleri tadabilmek için dahi, bazı şeylerden feragat etmek durumunda kalıyorlar. İslamiyet'in, bahsi geçen disiplinlere olan benzerliğine gelelim:
Bunlardan ilki, beslenme: Yukarıda isimlerini zikrettiğimiz kişilerin en bariz hususiyetlerinden bir tanesi, az yemeleri ve bir şekilde, oruçlu bir hayat sürmeleridir. Gerçekten de baktığımızda, kendileri gün içerisinde, 16-19 saat aralığında bir zaman diliminde, yeme işini tamamen rafa kaldırmışlardır.
İslam dini bu hususta ne diyor? Birçok hadiste, az ve nebati yemek teşvik edilirken, çok yemenin maddi ve manevi zararları bildiriliyor. Filhakika, İslam alimleri ve velilerin hayatlarına bakıldığında, çok ve çeşitli yemek gibi bir durumun olmadığı hemen görülüyor. Yani İslam dininin önder zatları, az yemeyi bir hayat düsturu olarak benimsemişlerdir. Zira kaynaklarda, avama takımı için en iyi beslenme şeklinin, iki günde üç öğün (yani öğün atlayarak) olduğu belirtiliyor ve çok, çeşitli ve karışık yemenin, kanı, tıpkı alkollü içecekler gibi zehirlediği bildiriliyor. Yine bu bağlamda, et ve et ürünleri nadirattandır ve eti çok yemenin, kalbi kararttığı rivayet edilir. Oruç tutmak ise, sadece senenin belli zamanında ifa edilmekten öte, bir hayat biçimidir ve bir yandan bedeni temizlerken bir yandan da ruhu inceltir ve maneviyatı kuvvetlendirir.
Uyku da hakeza aynı şekilde. Yaşlanmayı geciktirme gayesi peşinde olan kişilerin uyku disiplinine bakıldığında, yine İslamiyet'in teşvik ettiği uyku düzenini görüyoruz; erken yat - erken kalk! Zira gelen haberlerde, yatsı namazı kılınır kılınmaz yatmak teşvik ediliyor. Sabah namazını farziyeti ise, zaten güneşin doğmasından evvel yataktan kalkmayı zaruri kılıyor.
Sair başlıklara baktığımızda, yine aynı tabloyu görüyoruz: Zihin ve ruhun, gam ve gussadan uzak, olabilecek en sakin, en mütevekkil seviyede kararlı bir halde bulunması, aile, arkadaş ve cemiyet bağlarının sıkı ve samimi olması, bedeni dinç tutacak kültür fizik hareketlerin ehemmiyeti, beden ve ruha eziyet olan kötü alışkanlıklardan titizlikle kaçınmak... Tüm bunlar, bir Müslümanın hayatında olan ya da olması gereken prensipler!
Dolayısıyla, özetleyecek olursak şunu söyleyebiliriz: İslamiyet'i, numune zatların yaşadığı gibi tatbik etmeye çalışan bir Müslüman, anti aging ve longevity konularında zaten uzmandır (tûl-i emele ve dünya sevgisine kapılmadan ölümün muhakkak geleceğini bilerek ve ona hazırlanarak elbette) ve ilave olarak fazlaca da bir şey yapmasına gerek yoktur!