Read more: http://www.bloggerdersleri.com/2012/06/blogger-meta-tag-ayarlari.html#ixzz3CwTYFEk2 şöyle garip bencileyin: Şah Tahmasb Follow my blog with Bloglovin
Şah Tahmasb etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şah Tahmasb etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Eylül 2012 Pazar

İslam Dünyasının Hâl-i Pürmelâli - 1


     İslam ülkeleri diye geçinen memleketlere bir göz atmadan evvel, bugün İslam dünyasını oluşturan 3 ana kısmı ele almak lazım:

1. Ehl-i Sünnet veya Sünniler: Ehl-i İslam'ın yarısından fazlasını oluşturan ve "Ortodoks" olarak da adlandırılan akımdır. Ehl-i Sünnetin aslına en yakın yaşandığı ve uygulandığı yer olarak Türkiye'yi söylesek herhalde ayıp kaçmaz.

2. Şiiler: Bayraktarlığını ve propagandasını İran'ın yaptığı akım.

3. Vahhabiler: Kendilerini gizlemek için kendilerine "Selefi" denilmesini isteyen ve özellikle Suudi Arabistan sponsorluğundaki akımdır.

Bu üç ana kola, son 150 sene içerisinde ortaya çıkardığı reformcularla katılmak isteyen bir de Mısır var tabi.

Şimdi bu ülkelerden bazılarının "İslam" anlayışlarına biraz daha yakından bakalım:

     Türkiye: Çok dağınık, bazen de birbirlerine muhalefet eden cemaatleşmeye ve ara sıra kıpırdatılan reformcu hareketlere rağmen, taa hicri 2. asırda kitaplara geçirilmeye ve kalıpları belirlenmeye başlayan "Ehl-i Sünnet vel Cemaat" (yani Resulullah Efendimizin sünnetine ve O'nun Eshabının icmaına tam olarak uyanlar) mezhebinin aslına en uygun bir şekilde yaşatıldığı ülkelerden biridir. Bunda köklü bir Sünni-Hanefi (Osmanlı Devleti) gelenekten geliyor olmanın da büyük etkisi var tabi. Hem Batıya daha yakın ve daha açık hem de Sünni gelenekten geliyor olmanın Türkiye'ye kattığı bir diğer şey ise, modern çağın gereksinimleri ve getirdikleri ile baş etme ve sindirmede (nispi de olsa) kolaylık sağlamasıdır.

Devrimin kaymağını yiyen
Rafızi Humeyni
     İran: Çok eski bir medeniyet ve çoğu zaman Ortadoğu'yu kontrol eden imparatorlukları olan bir gelenekten gelmekte olan bir devlettir. Taa Şah İsmail'den bu yana da Şiiliğin merkezi ve ihraç edilme kaynağı olmuştur. 20. yüzyılda, Şah idaresi zamanında Sünnilik biraz olsun canlandırılmışsa da, 1979 yılındaki devrimle birlikte, koyu Eshab-ı Kiram düşmanı Caferi ve hatta Rafıziler işbaşına gelerek, tekrar Şah İsmail ve Şah Tahmasb çizgisine dönmüştür. "İslam Devleti" olduğunu iddia eden 1979 sonrası İran'ı ayrıca, eskiden kalan ne kadar putperest Mecusi bayramı ve kutlanan günleri varsa onları da "milli bayramlar" diye halkına yutturmaya çalışmıştır.

Örtülü! ve estetik kaygılı
çağdaş İran kızları
    İran, su an yeryüzündeki en en garip ve tutarsız ülkelerden biridir. Halkı ve özellikle gençler, devrimi gerçekleştiren kelli-felli -güya- "Ayetullah"lara bir türlü ayak uyduramamakta, kızlar "başörtüsü" niyetine taktıkları şeyleri habire arkaya doğru ittirmekte ve millet kendi aralarında müt'a nikah yapmak suretiyle (belirli bir vakit bir kadından istifade etmek için para karşılığı yapılan muamele) acayip bir yozlaşmanın içinde debelenip durmakta ve bütün dünyanın eğlence kaynaklarından biri olmaktadır. Şiiliğin, hem ahkam hem de fıkıh hem de mantık olarak eksiklikleri de bunda büyük pay sahibidir elbette.

Atina'da içki ve fuhşa dalan
Kral Suud bin Abdülaziz
     Suudi Arabistan: Osmanlı idaresi altında iken, Necid Çöllerinde ortaya çıkan iki açgözlü, hırslı, kibirli ve işbirlikçi kişinin (Muhammed bin Abdülvehhab ve Muhammed bin Suud) 18. yüzyılın sonlarına doğru başlayan hareketi ile birlikte ve elbetteki olmazsa olmaz İngiliz deseteği ile kurulan Vahhabi cenneti. Güya yabancılara karşı en sert ve -güya- "en cihatçı" yapısına rağmen, Batılı hamilerine danışmadan tuvalete bile gitmeyen, Afgan-Rus savaşında Komünist Rusya'yı destekleyen, -güya- "Hadim-ül Harameyn" diye geçinip, Avrupa'da ve sağda-solda içki ve fuhuş alemlerinde can veren krallardan müteşekkil, en az İran kadar ucube bir devlet!

     Her sene akan umre paraları ve fışkıran petrol sayesinde rejim, resmi ideolojisini bütün dünyaya yaymakta hiçbir maddi sıkıntı çekmiyor. Yaldızlı, güzel ciltli kitaplar ve Suud üniversitelerinde okumuş, bol maaş ve malla satın alınan "allame"ler, "Selefi"lik diye zekice kılıf giydirilmiş Vahhabiliği durmaksızın bütün dünyaya yayıyor. Bu ülkenin, ansiklopedi ve diğer çok sağlam internet bilgi kaynaklarında mezhebinin "Sünni" görünmesi işte bu azimli çalışmanın bir neticesidir.